Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopup bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkan Yunanistan, kurulduğu günden itibaren hem iç hem de dış politikasını, “Türkiye Düşmanlığı” üzerine tesis etmiş görünüyor.
Türkiye ve Yunanistan son derece güzel, son derece zengin bir coğrafyayı ve Osmanlı’dan bugüne uzanan ortak bir kültürü paylaşan iki komşu ülke.
İki ülke başta turizm olmak üzere pek çok alanda iş birliği yapabilmeyi başarsa, özellikle Yunanistan’da “ekonomik kriz” diye bir konu gündemde olmazdı.
Yunanistan, Kıbrıs sorununda da yıllardır olaya sadece kendi penceresinden bakan, Ada’da Türk varlığını istemeyen, kabul etmeyen politikasını sürdürüyor.
Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ortaya koyduğu ve “Annan Planı” olarak adlandırılan çözüm planına Kıbrıs Türkleri, referandumda “Evet” dedi ancak Rumlar bu planı ezici bir çoğunlukla reddetti.
Açıkçası ben, bu planın kesinlikle Rumların lehine olduğunu düşünüyordum.
Plan, Ada Türklerinin, Türkiye’nin kazanımlarını Rumlara teslim edecek gibi görünüyordu.
En azından ben olayı böyle değerlendirmiştim.
Şimdi Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının paylaşımı gündemde.
Yunanistan yine “Türk ve Türkiye düşmanlığı” üzerinden belirlendiği hissedilen bir politikayla Türkiye’yi dışlayan çeşitli uluslararası anlaşmalar imzaladı.
Türkiye ise (Burada Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat YAYCI’nın büyük katkısından mutlaka bahsetmek gerekir) Libya’daki yasal Hükûmetle imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Yunanistan’ın planlarını bozdu.
Gelinen aşamada Yunanistan’ın tüm umudunu, Libya’da yasal Hükûmeti devirmeye çalışan Hafter güçlerinin kazanmasına bağladığı anlaşılıyor.
Hafter’e askerî açıdan nasıl bir destek sağladığının detaylarını en azından ben bilmiyorum ama Türkiye, Hafter güçlerine destek için Libya’ya silah ve savaşçı gönderen ülkelerin planını da yine bu ülkedeki yasal Hükûmetle imzaladığı “Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası” ile bozmuş oldu.
Gerçekçi olmak gerekirse, dünyanın en savaşçı, en tecrübeli ve güçlü ordusu olarak kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri artık oyunun da en güçlü oyuncusu olarak Libya’da fiziki olarak yer alıyor.
Berlin Konferansı’na davet edilmeyen Yunanistan’da ise cumhurbaşkanı makamındaki Prokopis Pavlopulos, Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılışının 100’üncü yıl dönümünü kutlama etkinliklerinde Türkiye’den “barbar” olarak söz etti.
Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU’nun “Yunanlı dostlarımız” diye hitap ettiği bir ortamda Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un iki ülke ilişkilerine hiçbir katkı sağlamayacak bu sözleri hayli yadırgandı.
Aslında Yunanistan’ın bu hırçınlığının önemli nedenlerinden biri, enerji alanında referans kuruluşlardan biri olarak kabul edilen Rystad Energynin 2018 ve 2019 yıllarında yayınladığı iki ayrı harita.
2019 yılındaki haritada Kıbrıs Türk varlığı ve Türk deniz sınırları tanımlanmış olarak görünüyor.
Konuya yakın isimler, “Bu adamlara parayı dökseniz, haritada bir harf değiştirmezler” diyor.
Yapılan yorumlar, yıllardır Türkiye’ye dayatılan Sevilla haritasının yırtıldığı yönünde.
İşte tam bu noktada yine Cihat Amiral’in ismi ön plana çıkıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, Cihat YAYCI Amirale “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verir mi dersiniz?