Takip etmişsinizdir, yakın zamanda birçok teknoloji haberi üst düzey devlet yetkilileri tarafından dillendiriliyor. O birçok teknolojinin içinde TCG-ANADOLU AMFİBİ HÜCUM – HAVUZLU ÇIKARMA GEMİSİ de dahil. Büyük harflerle yazdım çünkü bu gemi bir “Uçak Gemisi” değil. Evet görüntü itibariyle bir uçak gemisini andırıyor olabilir. Evet uçak veya helikopter taşıma yeteneğine sahip olabilir fakat bunlar onu uçak gemisi yapmıyor. Bu makale de sizlere Tcg-Anadolu şu kadar uçak taşır, şu kadar helikopter taşır vs. gibi teknik bilgi kapsamında detay vermekten ziyade bu gibi projelerin ekonomik, askeri-stratejik ve politik yönünden bahsedeceğim.
Öncelikle Bir geminin uçak gemisi olması için belli şartları ve özellikleri olmak durumunda. Bunları anlayabilmek için aslında ilk başta “Uçak Gemisi” dediğimiz aracın ne olduğunu ne işe yaradığını hangi görevlerde kullanıldığını vs. öğrenmemiz gerekiyor.
Uçak gemileri (İngilizce: Aircraft Carrier olarak geçer) bir veya daha fazla filodan oluşan, Savaş uçaklarını, Ufak boyutlardaki nakliye uçaklarını Savaş Helikopterlerini ve Genel Maksat – Nakliye helikopterlerini deniz üzerinde taşıyan “Yüzen bir Hava Üssüdür”. Yani aslında askeri bir üstür. Savaş uçaklarının menzillerini ve harekât yarıçaplarını artırmak, operasyon bölgelerine yakın mesafede bulunarak, araçların havada kalış süresini artırmak ve dolayısıyla düzenlenen operasyonun daha etkili olmasını sağlayan deniz platformlarıdır.
Kısaca ne olduğunu ve ne işe yaradığını bu şekilde özetleyebiliriz. Bir gemiye uçak gemisi diyebilmemiz için geminin Filo bazında uçak ve helikopter taşıyabilmesi ve askeri bir üs olarak kullanılabilmesi gerekir. Peki uçak gemilerini kim kullanır? Dikkat etmemiz gereken nokta aslında burası.
Uçak gemileri Stratejik anlamda okyanusa kıyısı olan, ekonomik anlamda güçlü olan ve siyasi – politik anlamda sömürgeci devlet olan ülkeler tarafından kullanılır. İşte bu bağlamda Ülkemizin uçak gemisine neden ihtiyaç duymadığını anlayabiliriz.
Birincisi Bizim ülkemiz bir okyanus ülkesi değil bir kıyı ülkesi. Kıyılarımız okyanuslara değil denizlere açılıyor. Bu bağlamda uçak gemisi deniz için fazla ağır siklet kaçan bir araç yani stratejik anlamda ihtiyacımız yok.
İkincisi Maalesef (ve aslında en büyük etken) ülke ekonomimiz iyi durumda değil. Dışarıya olan borçlarımızın tamamı bitmedi, dolar yüksek seviyelerde devam ediyor. Bunların yanında dışarıdan ürün, araç ve teknoloji alımları devam ediyor. Tüm bunların külfeti de öyle az buz değil. Örnek vermek gerekirse; Eğer F-35 projesinde üretici firma biraz indirim yapmazsa sadece yaklaşık 10 milyar dolar (sayıyla 10.000.000.000 dolar) F-35A alımına harcanacak. Hal buyken uçak gemisi gibi bir aracı ekonomimiz karşılayamaz. Neden mi? Gelin yalnızca bir uçak gemisinin maliyetine bakalım.
Bir defa yalnızca uçak gemisinin kendisinin geliştirilmesi tamamen operasyonel hale gelmesi 5-6 milyar doları buluyor. (sayıyla 5.000.000.000 dolar.) Gemiyi yaptık ama uçak ve helikopter olmadan bir işe yaramaz. Hadi en düşük şekilde hesaplayalım, bu gemiye yalnızca 20 uçaklık yani 1 filoluk uçak alınacak olsun. (Hava Kuvvetlerimizde 1 Filo 20 uçaktan oluşur, o yüzden bu hesaba göre gidiyorum.) 20 Tane F-35C 2.3 milyar dolar (sayıyla 2.320.000.000 dolar.) Bu uçakların boşta hali. Bize neticede dolu lazım. Birde Bu uçakların mühimmatlarını almak lazım (ya da kendi üretimimiz mühimmatların tamamını sorunsuz biçimde entegre edip kullanmak için kaynak kodlarını almamız lazım.) Buda nereden baksanız en düşük hesapla 1 milyar dolar. (sayıyla 1.000.000.000 dolar.) Mühimmatları aldık ama bu uçakları uçuracak pilotlara ihtiyacımız var bu pilotların eğitimleri var. (dipnot F-35’te pilotların kullandığı kasklar kişiye özel olarak imal edilir ve tanesi 400 bin dolardır (sayıyla 400.000 dolar.)) Bunların tamamına da 100 milyon dolar desek (sayıyla 100.000.000 dolar.) (pilotaj eğitimi gerçekten çok pahalı bir iş.) Evet, bu aşamada isterseniz bir ara toplam alalım. Sadece uçak gemisinin ve uçakların bize maliyeti 8.4 milyar dolar. (sayıyla 8.420.000.000 dolar.) Daha alınması gereken ufak çaplı nakliye uçaklarını, savaş ve genel maksat helikopterlerini, onların mühimmat ve ek eşyalarını, bu vasıtaları kullanacak pilotların eğitim masraflarını, bu uçakların ve helikopterlerin bakımlarını yapacak bakım ve makinist ekiplerinin eğitim masraflarını vesaire göz ardı ediyorum. Ki bu dediklerimle beraber sayı çok rahat bir biçimde 15 milyar doları geçiyor. Yani bir uçak gemisi yalnızca kendi başına yaklaşık 15 milyar dolara mal oluyor. (sayıyla 15.000.000.000 dolar.) Peki iş burada bitiyor mu? Hayır… Siz bir uçak gemisini bir operasyona tek başına gönderemezsiniz. Çünkü uçak gemisi kendisini koruyacak yeterliliğe sahip değildir. Eğer tek başına gönderirseniz o gemi yalnızca av olur. Bu aşamada Uçak gemisine refakat edecek ya da başka bir deyişle eskortluk yapacak başka gemilere de ihtiyacımız olacak. En azından birkaç adet Fırkateyn, birkaç adet Destroyer ve birkaç adet Denizaltı gerekiyor.
Maalesef ülkemizde bunu karşılayacak seviyede donanma gücümüz yok. Bir uçak gemisini korumak için nerden baksanız Donanmamızın yarısını gözden çıkarmamız gerekiyor. Yani eskortluk için gemileri uçak gemisinin yanına verdikten sonra pek bir şey kalmıyor. Kaldı ki bizim deniz kuvvetlerimizde Destroyer tipi gemimizde bulunmuyor. Vel-Hasıl birde bunun için gemi almak veya gemi yapmak gerekiyor. Buda nereden baksanız detayları falanda içine kattığımızda 20 milyar doları geçiyor. (sayıyla 20.000.000.000 dolar.) Yani uzun lafın kısası yalnızca 1 uçak gemisi filosunun idamesi 35-40 milyar doların üstünde bir maliyet istiyor. (sayıyla 40.000.000.000 dolar, TL ile 144.955.897.200+ TL ) Maalesef yakın gelecekte ekonomimizin bunu karşılaması mümkün görünmüyor. Ve belirtmeden geçemeyeceğim: Bu eskort olarak gönderdiğimiz gemilerde kesinlikle koruyacak diye bir durum söz konusu değil, şeş kaza atılıp tutturulacak 10 bin dolarlık veya 100 bin dolarlık, 1 milyon dolarlık hatta hadi 10 milyon dolarlık bir bomba veya bir füze bu 144.955.897.200+ TL’lik gemiyi batırabilir.
İşin ekonomik yönünü anlattıktan sonra bu maddenin pek esamesi okunmaz ancak ben yine de yazayım. Biz ABD gibi, İngiltere gibi, Fransa gibi sömürgeci bir devlet değiliz. Dünyanın süper gücü değiliz. Gidip okyanus aşırı bölgelerde askeri operasyonlar düzenlemiyoruz. Dolayısıyla işin siyasi-politik anlamında da ihtiyacımız yok.
Bizim askeri operasyon düzenleme ihtimalimiz olan yerler ülkemizi merkeze alarak 1500-2000 km2lik bir alanı kapsıyor. Yani Akdeniz aşağısında İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, Libya gibi, Güney Doğuda İran, Irak, Suriye, Ürdün, Kuveyt gibi, Doğuda Ermenistan ve Gürcistan gibi, Batıda Yunanistan ve Bulgaristan gibi, Kuzeyde Rusya gibi yerler dışında biz çok ekstrem bir durum olmadıktan sonra başka yere bulaşacak bir ülke değiliz. Bunların uzağındaki yerlere operasyon düzenlemek durumunda kalırsak ise Hava Kuvvetlerimizin envanterinde bulunan tanker uçaklarla bu işi bir nebze çözebiliriz. Kabul uçak gemisi kadar etkili olmaz fakat fazlasıyla derdimize derman olur. Kaba iş olan Hava harekatını bu şekilde dizayn edebildiğimize göre ince iş olan Kara harekatını düşünebiliriz.
Şimdi tamda burada TCG-ANADOLU’nun neden bizim için biçilmiş kaftan olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. En başta TCG-ANADOLU yapılacak Operasyonun kabasını alacak hava harekatını gerçekleştirebilecek miktarda hava aracını taşıyabiliyor. Bunların yanında ince işleri ve süpürme harekatları için amfibik operasyon kabiliyetine de sahip. Yani taarruz edilen operasyon alanına Zırhlı araç, Tank ve Obüs sistemlerini taşıyıp çıkartabiliyor. Ve tüm bunları dünyalar kadar farkla daha ucuza yapıyor. Yanına eskort olarak çok daha az gemi gönderebiliyorsunuz, hem bir uçak gemisinin hem de amfibik hücum gemisinin görevini tek başına yerine getirebiliyor.
İşte yukarıda yazdığım nedenlerin tamamından ötürü ülkemizin bir uçak gemisine ihtiyacı yok, daha doğrusu bizim için lüks demek lazım. Uçak gemisine gelene kadar o parayla bırakın deve yükünü bir uçak gemisi yükü iş yapılır. 40 milyar doları yalnızca bir gemiye yatırarak süper güç olamayız fakat o parayı ülke menfaatlerine daha öncelikli işlere harcarsak süper güç olma yolunda adım atabiliriz. Örnek vermek gerekirse 40 milyar dolara: Hava kuvvetlerimize yüzlerce yeni Savaş uçağı, onlarca Nakliye ve Tanker uçağı alınabilir. Deniz Kuvvetlerimize Bir sürü Fırkateyn, Korvet, Denizaltı, Helikopter veya Uçak alınabilir. Kara kuvvetlerimize binlerce Zırhlı araç, Binlerce Tank, Binlerce Obüs, Yüzlerce Helikopter vs. alınabilir. (Alınabilirden kastım hem dışarıdan alınabilir hem kendi firmalarımızdan alınabilir anlamında (daha çok aciliyeti olanlar hazır alınır, gerisini kendimiz yaparız.) Bunların yanında göğsümüzü kabartan firmalarımızın halihazırda geliştirmiş olduğu geliştirmeye devam ettiği veya geliştirecek olduğu projelerine yatırım yapılabilir. En önemlisi Balistik Füze, Hava Savunma Sistemi ve Nükleer güç için yatırım yapılabilir.
Vel-Hasıl Kelam; Tüm bunlardan sebep içimizdeki uçak gemisi sevdasından biraz olsun vazgeçelim. Uçak gemisi demek her zaman güç demek değildir veya her zaman psikolojik üstünlük demek değildir. Bugün iki farklı senaryodan 30 yıl sonrasını düşünelim. Aynı şuan ki ülkemiz A senaryosunda uçak gemisi alıyor / yapıyor olsun, B senaryosunda da yukarıda anlattığım uçak gemisi yerine alınacak / yapılacak diğer araçlardan alınıyor olsun. 30 yıl sonra bu iki ülkeyi karşılaştırmaya kalksak B senaryosundaki Ülke A senaryosundaki ülkenin silindir gibi üzerinden geçer. Durum buyken uçak gemisi öyle çok ahım şahım bir araç konumunda olmuyor maalesef. Bize gösteriş değil icraat lazım… Bu konuda da TCG-ANADOLU yukarıda belirttiğim gibi bizim için biçilmiş kaftan. Uçak gemisi yapmak yerine bu gemiden daha fazla yapsak ülkemiz adına çok çok daha faydalı olacaktır.
Yanlış anlaşılma olmaması için belirtmekte fayda var, bundan 10-15-20 yıl sonrasında ne olacağını ne biteceğini bilmiyoruz. Eğer gün olur da uçak gemisi yapmaya müsait bir ekonomi ve zemin meydana gelirse tabii ki uçak gemisine o zaman karşı çıkmayız ancak kabul edelim ki şuanda Balistik Füze, Hava Savunma Sistemi ve Nükleer Güç gibi çok daha önemli konular varken uçak gemisi meselesi çok arka planda kalıyor, biz önce ihtiyaçlarımıza bakmalıyız…
Abdullah Bekci – #SavaşanŞahin