Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve Milli Savunma Bakanı Yardımcısı Muhsin Dere ile Kayseri’ye gitti.
Akar, Kayseri Orduevi’nde Millî Eğitim Bakanlığının kampanyası kapsamında MSB bağlısı ASFAT A.Ş. tarafından sağlanan tablet bilgisayarların şehit ve gazi çocuklarına verildiği törene katıldı.
Törendeki konuşmasında risk, tehdit ve tehlikelerin arttığı bu dönemde terör sorununa ilaveten mülteci akınları, salgın hastalıklar ve sosyal olaylarla karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Akar, “Devletimiz gelişmeleri yakından takip ediyor. Proaktif davranmak suretiyle her bir tedbiri zamanında almaya çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, uluslararası ilişkilerde özne haline gelen ülkemizin etki ve ilgi alanı her geçen gün artmaktadır. Buna bağlı olarak sorumluluklarımızın da artığının bilincindeyiz.” dedi.
TSK’nın karada, denizde, havada Türkiye’nin hak, alaka ve menfaatlerini korumak, 84 milyon vatandaşın güvenliğini sağlamak için başta FETÖ, PKK/YPG ve DEAŞ olmak üzere her türlü tehdit ve tehlikeye karşı ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi‘ anlayışlıyla azim ve kararlılıkla mücadele ettiğini ifade eden Akar, şöyle devam etti:
“Bu çerçevede Suriye ve Irak’ın kuzeyinde başarılı harekâtlar icra ettik, etmeye devam ediyoruz ancak, tüm komşularımızın da toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzun da herkes tarafından bilinmesi lazım. Teröristlerin kaçacak yeri kalmadı. En güvenli olarak gördükleri yerlerde bile inlerini başlarına yıktık, bundan sonra da yıkacağız. Operasyonlarımız en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar artan bir şiddet ve tempoda, taarruzi bir anlayışla devam edecektir. Kahraman Mehmetçiğin, komandolarımızın nefesi enselerinde. Teröristler artık iki gece aynı yerde yatamıyorlar. Son örneği Gara’da olan PKK’nın caniliğini, alçaklığını herkes görmeli. Fakat içimizdeki ve dışarıdaki bazı gafil ve hainler bu gerçeği görmemekte ısrar ediyor. Yalanları sis perdesi ile kapatmaya çalışıyorlar ama güneş balçıkla sıvanmaz. Gara’da cani, katil PKK masum, silahsız 13 evladımız ile 3 kahraman silah arkadaşımızı şehit etti.“
Hiçbir şeyin bu gerçeğin üzerini örtemeyeceğini vurgulayan Akar, şöyle konuştu:
“Avrupa Birliği insan hakları diyor. Gara’da şehit edilen masum, silahsız vatandaşlarımızın yaşam hakkı ne olacak? Demokrasi havarileri artık ikiyüzlülüğü bırakmalı. Tüm dost ve müttefiklerimizden, insani değerleri savunan herkesten teröre ve PKK terör örgütüne karşı, ‘ama’sız, ‘fakat’sız bir irade sergilemelerini bekliyoruz. ABD’nin DEAŞ’la mücadele bahanesiyle YPG’ye destek vermesini kesinlikle yanlış buluyoruz. Çünkü PKK eşittir YPG, bunların hiçbir farkı yok. Adları değişse de hepsi terörist. Bunun son örneği Gara’da 16 şehidimizin katili sözde Kamışlı YPG sorumlusunun Gara’ya PKK sorumlusu olarak gelmesidir.“
Bakan Akar, DEAŞ ile gerçek anlamda mücadeleyi göğüs göğüse çarpışan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığını belirterek, 3.700 DEAŞ’lı teröristin etkisiz hale getirildiğini hatırlattı.
Hulusi Akar, şunları kaydetti:
“Dolaysıyla ABD’nin bir terör örgütü olan YPG ile iş birliği yapmak yerine yaklaşık 70 yıldır NATO üyesi ve müttefiki olan Türkiye ile iş birliği yapması gerekirdi. ABD’nin kendi içinde de YPG ile iş birliği yapılmasının ve YPG’ye silah verilmesinin yanlış olduğu ve doğru olanın müttefiklerle birlikte hareket edilmesi gerektiği dile getirilmeye başlanmış bulunuyor. Burada bir kez ifade etmek istiyorum ki, asil milletimizin, gelecek nesillerimizin güven içerisinde yaşaması için 40 yıldır ülkemizin enerjisini tüketen terörü bitirmekte, halkımızı terör belasından kurtarmakta kararlıyız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.“
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’nin bölgesindeki ve dünyadaki tüm sorunların barışçıl yöntemlerle çözümünden yana olduğunu belirtti.
Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki sorunların da diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğine yönelik inancını ifade eden Akar, “Bunun için çabalıyoruz. Bu çerçevede komşumuz Yunanistan’la olan görüşmelerimiz devam ediyor. Tüm yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen maalesef birtakım olumsuz açıklama, eylem ve tacizlerle de karşılaşıyoruz. Bu tehdit dili ve tacizler kabul edilemez ve hiçbir yere götürmez. Tehdit dili, provokasyon ve gerilimi artırıcı girişimlerin yanı sıra, silahlanma gayretlerinin en büyük zararının da Yunan halkına olacağı görülmelidir.” ifadelerini kullandı.
Ege’de bilimsel araştırma yapan TCG ÇEŞME gemisine Yunan F-16’ları tarafından yapılan tacizi hatırlatan Akar, şöyle dedi:
“Buna ilişkin gerekli cevaplar verildi. Bu tutumun iyi komşuluk ilişkilerine uygun olmadığını bir kere daha ifade ediyoruz. Ayrıca Yunanistan, Türkiye ile problemlerini Türkiye-AB veya Türkiye-ABD problemi haline getirmeye çabalıyor. Bu durum ne hukuki ne de ahlaki. Israrla ifade ediyoruz ki bizim kimsenin hakkında, hukukunda, toprağında, suyunda gözümüz yok. Ancak kendi haklarımızdan da asla vazgeçmeyiz. Kıbrıs dahil mavi vatanımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimliyiz, kararlıyız ve buna muktediriz. Bu çerçevede, tamamen eğitim amaçlı, planlı Mavi Vatan tatbikatının icrası da başarıyla devam etmektedir.“
Hulusi Akar, son dönemde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, Türkiye’nin savunma sanayine tüm ülkelerden daha çok önem vermesi ve bu alanda güçlü olması gerektiğinin açıkça görüldüğünü belirterek, “Dışardan satın aldıklarımız dahil yerli ve millî silah sistemlerimizle ordumuzun imkân ve kabiliyetlerini her geçen gün artırmaya çalışıyoruz” dedi.
Türkiye’ye yönelik artan risk ve tehditler karşısında hava savunma sistemleri temininin bir zorunluluk haline geldiğini vurgulayan Akar, şunları söyledi:
“Bu kapsamda ABD’den Patriot, Fransa-İtalya’dan SAMP-T almak istedik ancak bu, çeşitli nedenlerle mümkün olmadı. Bunun üzerine istediğimiz şartları sağlayan Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini satın aldık. S-400 millî bir meseledir, Türkiye bu tercihi ile egemenlik hakkını kullanmıştır. ‘Türkiye’nin son 10 yılda Patriot alımı konusunda fırsatı olmasına rağmen S-400 almayı seçtiği’ yönündeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. 10 yıl boyunca ABD tarafına sunulan tekliflerimizde vurguladığımız, teknolojik iş birliği, erken teslimat ve uygun fiyat beklentilerimize yeterli ve uygun cevaplar alınamamıştır. Problemlerin çözümü için muhataplarımıza yazdığımız mektuba da henüz yanıt verilmemiştir.“
“Israrla şunları söyledik: S-400 savunma sistemi, tehdit ve tehlikeye karşı ihtiyaç duyulduğunda kullanılır. Türkiye’ye karşı bir taarruz niyeti yoksa kimseye zararı yok. NATO üyesi bazı ülkelerde Rus menşeili sistemler, S-300 nasıl kullanılıyorsa, biz de S-400’ü aynı şekilde kullanabiliriz. Amacımız, ülkemizin ve 84 milyon vatandaşımızın füze ve hava savunmasıdır. S-400’ü NATO sisteminden bağımsız, müstakil olarak kullanacağız. Teknik çözümler mümkün, NATO’nun da dahil olabileceği ortak çalışma grubu teklifimiz masada, biz görüşmeye hazırız. S-400 meselesi üzerinden ülkemize F-35 başta olmak üzere birtakım kısıtlamalar uygulanması müttefiklik ruhuna uygun değil. Türkiye NATO’nun ve ABD’nin güçlü ve stratejik bir müttefikidir. ABD ile hem iki ülkenin hem NATO’nun hem bölgenin ve dünyanın yararına ortak yapabileceğimiz işler olduğuna inanıyoruz.“
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, bakanlık olarak bir bütün halinde ve aynı ilkeler doğrultusunda FETÖ ile mücadeleye kararlılıkla devam ettiklerini vurguladı.
15 Temmuz’dan itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerinden 21 bin 194 kişinin ihraç edildiği bilgisini veren Akar, “FETÖ’den temizlendikçe güçlendiğimizin en açık göstergesi, art arda gerçekleştirdiğimiz başarılı operasyonlar ve sayısı giderek artan büyük tatbikatlardır. Yeni bilgi, belge ve veriler ışığında gerekli işlemler yapılmakta. TSK üniformasını hiçbir hainin taşımasına müsaade etmeyeceğiz” açıklamasında bulundu.
Akar, “can kardeşimiz” olarak nitelendirdiği Azerbaycan’a verilen desteğin dün olduğu gibi bugün ve yarın da devam edeceğini belirtti:
“Bunun en güzel örneği, Azerbaycan’ın öz topraklarını Ermenistan işgalinden kurtarmak için başlattığı ‘tek vatan’ harekâtına milletçe verdiğimiz güçlü destektir. Şu anda anlaşmalar doğrultusunda ortak merkez ile ilgili faaliyetlerimiz planlandığı şekilde devam ediyor. ‘İki Devlet, Tek Millet’ anlayışı ile kederde ve kıvançta bir ve beraber olduğumuz Azerbaycanlı kardeşlerimizin tüm imkânlarımızla yanlarındayız. 29 yıl önce bugün Hocalı’da vahşice katledilen Azerbaycan Türk’ü kardeşlerimizin acısını yüreğimizde yaşamaya devam ediyoruz. Bu katliamı unutmadık, unutmayacağız. Hocalı’da şehit edilen tüm soydaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.“