Bu makale, Deniz Savunma ve Güvenlik Danışmanı Alp KIRIKKANAT tarafından kaleme alınmış ve kendisinin izniyle yayınlanmıştır. Sayın Alp KIRIKKANAT’a teşekkür ederiz.
Her şeyden önce bu gemi, bir uçak gemisi değil. Önceleri, belki de tatminkâr bir bilgi paylaşımı yapılamaması nedeniyle, bu hususun kamuoyunda yanlış anlaşılmış olabileceğini düşünüyorum. Bir uçak gemisinde, adedi olarak takribi 30 ile 90 arasında sayıları değişebilen uçak bulunur. Uçak gemileri, 40 bin ile 100 bin ton arasında değişen tonajları ile uzunluğu 330 metreye kadar varabilen ve büyük bir çoğunluğu nükleer takatli gemilerdir. Bunların maliyetleri ise büyüklüklerine göre 2 ile 13 milyar dolar arasında değişmektedir. Uçak gemileri beraberindeki diğer gemilerle birlikte, küresel ölçekte harekât icra etme ve bu anlamda güç aktarımı yeteneğine sahip olan gemilerdir. Bu kapsamda, Türkiye’nin bir uçak gemisine ihtiyacı olması ya da olmaması farklı bir tartışma konusudur.
Ancak ülkemiz açısından çok maksatlı amfibi hücum gemisiyle başlayan bu yeni sürecin, ileriki dönemde olası ihtiyaçlar karşısında, bir uçak gemisi projesi için de önemli bir adım sayılabileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenden ötürüdür ki yabancı kaynaklarda görüş bildiren bir kısım uzmanlar, amfibi bir gemi olan TCG Anadolu’nun kızağa konulmasından itibaren; okyanusta kıyısı olmayan Türkiye’nin, uçak gemisine neden ihtiyaç duyduğunu tartışmışlardır. Ancak her nedense, örneğin, Akdeniz’de kıyısı olan İtalya’nın neden 2 adet uçak gemisine sahip olduğu ise hiç kimsenin aklına gelmemiştir.
TCG Anadolu ise 28 bin tonluk tonajı ve 232 metre boyu ile 202 metrelik uçuş platformunda yer alacak STOVL özellikli 12 adet taarruz maksatlı uçak ve değişik maksatlı helikopterleriyle birlikte, uçak gemisinden oldukça farklı bir gemidir. Maliyetinin ise tahmini 650-700 milyon dolar olduğu ifade ediliyor. Elbette bu gemi, donanmamızın dünya donanmaları arasında daha üst bir kategoriye erişmesine yardımcı olacak bir niteliktedir. Geçmiş dönemde bu kategori hedefi, açık kaynaklara yansıyan şekliyle; ‘‘Orta Ölçekli Küresel Güç Aktarım Yeteneğine Sahip Deniz Kuvveti’’ olarak tanımlanmıştı.
TCG Anadolu’nun, bu kapsamdaki ülke vizyonumuzu ve stratejik hedeflerimize bağlı olarak öngörülerimizi yansıtan bir niteliği olduğunu düşünüyorum. Gelecekte olası ciddi durumlar karşısında nerede, nasıl ve nelerle karşılaşabileceğimizi şimdiden hesap etmek durumundayız. Bununla birlikte, meseleyi çevre denizlerimizle sınırlandırmanın ötesinde, dünyanın birçok yerinde bizi direkt ya da dolaylı etkileyebilecek senaryoları da dikkate almak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Netice itibarıyla bu geminin, büyük bir tartışma yaratacağı daha en baştan belli olmuştu. Bu kapsamda, bir kısım ülkelerde yarattığı tedirginliği anlamak için ise son dönemde Yunan basınında çıkan haberleri takip etmek yeterli olacaktır.
Geminin kızağa konduğu ilk dönemdeki şahsi endişem, gemi için en başta konulan hedeflerin; herhangi bir nedenden ötürü, sona doğru yaklaştıkça farklılaşmaya başlaması ihtimaliydi. O dönem bunu, iki nedenden dolayı düşünüyordum. Birincisi, olası dış baskılardı. İkincisi ise, her parlak projenin takvim sürecinde görülebilecek; sürekli olarak plan dışı birbirinden farklı yaklaşımların sergilenmesi ve projenin uzaması ihtimaliydi. Bu uzamanın getirdiği gecikme sonrasında da projenin ilk başında yer alan hedefler, bambaşka bir şekil alabilirdi. Bunu, başka ülkelerin benzer projelerinde de görebilirsiniz.
TCG Anadolu’nun hizmete girişinde herhangi bir gecikme, şimdilik, gözükmemektedir. Ancak bu defa S-400’ler nedeniyle, ABD tarafından ülkemizin F-35 projesindeki ortaklığı askıya alınmıştır. Bu da gemiye konuşlandırılması düşünülen STOVL özellikli F-35B’lerin, şu an itibarıyla, tedarik edilmesine engel teşkil etmektedir. Farklı bir nedenden dolayı başlatılan bir dış baskı, TCG Anadolu’nun harekât etkinliğini kısıtlayıcı bir duruma neden olmaktadır. Böyle bir durumda, doğal olarak ne düşünülür? Tabi ki, F-35B’lerin muadili olabilecek uçak tercihlerinin neler olabileceği ve bunların teminleri yönünde nasıl bir metot uygulanabileceği yönünde bir arayış içine girilmesi beklenir.
Fakat bir anda karşımıza, F-35B’lerin yerine SİHA (silahlı insansız hava aracı) ve İHA’ların (insansız hava aracı) ikame edilmesi seçeneği ortaya çıkmıştır. Savunma Sanayi Başkanı Prof.Dr.İsmail Demir bir televizyon kanalında, TCG Anadolu’ya F-35B yerine İHA’ları yerleştirmeyi düşünebileceklerini belirtmiştir. Tabiatıyla böyle bir seçenek, geminin en önemli ana görev fonksiyonlarından birini tam olarak yerine getiremeyeceği ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Taarruz maksatlı ve dikey iniş ve kalkış yetenekli SİHA’lar kullanılsa dahi, bunların herhangi bir taarruz uçağıyla kıyaslanabilmesi mümkün değildir. Bu araçlar, taarruz uçaklarına göre kıyaslandığında; sürat ve irtifa dezavantajları gibi nedenlerle, uçaklardan bekleneni veremeyeceklerdir. Sayın Demir’in İHA beyanatı, daha çok seçeneksizlik karşısında başvurulabilecek bir tercih intibaını vermektedir.
Ancak, F-35 sürecinde henüz her şeyin bittiğini şahsen düşünmüyorum. TCG Anadolu’nun hizmete girişinin 2021 yılı başları olduğunu dikkate aldığımızda; önümüzde daha 1 yılık bir zaman vardır. Bu süre içerisinde, anlık değişimler gösterebilen ABD’yle olan ilişkilerimize bağlı olarak, F-35 konusunun hangi boyuta dönüşebileceği hala kesin değildir.
Diğer yandan proje dışında tutulmaya çalışıldığımız bu can sıkıcı süreç, F-35’lerle ilgili olarak bazı yerli ve yabancı kaynaklarda çıkan olumsuz yorum ve haberlerin de ne kadar gerçekçi olduğu yönünde, bizlere daha iyi bir değerlendirme ve izleme fırsatı verebilir. Örneğin bazı açık kaynaklarda, radar imalatçısı bir Alman şirketinin, Almanya’da düzenlenen bir fuar sonrasında kalkan ve radarlarda görünmez olduğu bilinen ikili F-35 kolunu, dönüş rotası boyunca 150 kilometre takip edebildiklerine dair iddialar yer almıştır. Aynı kaynaklarda, F-35’lerin B ve C serilerinin, yüksek irtifalarda ve 1,5 Mach süratindeki uçuşlarda kuyruk uzantısındaki satıh kaplamalarının soyulduğu ve titreşimlerin oluştuğu belirtilmektedir. Bu ve benzeri iddiaların daha anlaşılabilir olması ve genel bir kanaat elde etmek için, B serilerinin denizdeki tecrübelerinin bilinir olması gereklidir. Bu konularda resmî açıklamalar olmadığı sürece, bir fikir yürütmek de çok mümkün olamamaktadır. Bu kapsamda, özellikle İngiltere’nin harbe hazırlık eğitimi sürecindeki HMS Queen Elizabeth (R08) uçak gemisinde bulunan F-35B’lerin, eğitim ve tecrübelerine ait açık kaynaklara yansıması muhtemel bilgilerin, bizlere daha iyi bir fikir verebileceğini değerlendiriyorum.
Ancak, proje ortağı olduğumuz F-35’lerin B versiyonlarının TCG Anadolu ve benzeri uçuş platformlu amfibi gemiler için STOVL özellikli uçaklar arasında, şimdilik en iyi seçenek olduğu söylenebilir. Çünkü, açık kaynaklar dikkate alındığında, böyle bir gemi için aslında çok fazla STOVL özellikli uçak alternatifinin olmadığını da görebiliriz. Fakat, alternatiflerin neler olabileceğiyle ilgili kapsamlı bir çalışmanın da yapılması gerekmektedir. Peki, az sayıdaki bu diğer seçenekler neler olabilir?
STOVL kabiliyetli Rus YAK-141 ve Çin J-31’lerin, sadece prototipleri olduğu bilinmektedir. Fakat, F-35B’lere alternatif olarak kamuoyunda çok sık gündeme gelen AV-8B Harrier II’lerin daha uygun olabileceği düşünülebilir. Hizmet sürelerini neredeyse tamamlamış olan Harrier’lar geçici bir çözüm olabilirler. Ancak, burada da daha başka sorunlar karşımıza çıkabilir. İngiltere’nin, Harrier uçaklarını hizmet dışına çıkardığı ve yedek parça olarak kullanılmak üzere ABD’ye sattığı ve bu uçakların ABD’nin yanı sıra İspanya ve İtalya’nın envanterinde de yer aldığı bilgileri, teyit gerektirse de açık kaynaklara yansımıştır. Ancak bu uçakla ilgili olarak, ABD’nin aleyhimizde yine ağırlığını koyma ihtimali olsa da gerektiğinde özellikle bu seçenek üzerinde durulabileceğini düşünüyorum.
Sonuç olarak, TCG Anadolu’nun hizmete girişine kadar olan zamanda ve ihtiyaca binaen sonrasındaki dönemde; F-35’lere ait durum, tüm veçheleriyle birlikte yakından takip edilmelidir. İHA gibi seçenekler yerine, öncelikle proje ortaklığı içerisinde bulunduğumuz F-35’lerin B serileriyle birlikte tedarikine ağırlık vermemiz daha uygun olacaktır. Bu ve diğer alternatif arayışlarında göstereceğimiz ısrarlı tutumumuzun, muhtemelen bir sonuç getirebileceğini düşünüyorum. Diğer yandan, olumsuz durumların milli uçak projelerimize olumlu bir motivasyon ve hız kazandırabileceğini de düşünebiliriz. TCG Anadolu gemimizin, eninde sonunda taarruz uçaklarıyla birlikte teçhiz edilerek, bütün görev fonksiyonlarını yerine getirebilir mahiyette, ülkemize hizmet vereceğini temenni ediyorum.
MAKALENİN YAYINLANIĞI BLOGA ULAŞMAK İÇİN: http://www.alpkirikkanat.com/makale-detay/59/tcg-anadolu-ve-f-35b-ler
Kaynaklar (Yazar tarafından belirtilmiştir):
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/dusunenlerin-dusuncesi/tcg-anadolu-2549559 (16 Kasım 2019)
http://nationalinterest.org/blog/the-buzz/why-the-world-does-turkey-want-aircraft-carrier-21454
(16 Kasım 2019)
http://nationalinterest.org/blog/the-buzz/why-exactly-does-turkey-need-aircraft-carrier-21466
(16 Kasım 2019)
http://www.ensonhaber.com/chp-milli-ucak-gemisi-projesi-tcg-anadoluya-karsi-cikti.html
(16 Kasım 2019)
https://www.dzkk.tsk.tr/data/icerik/392/DZKK_STRATEJI.pdf
Kezek, Atilla, (E) Amiral, ‘‘Bu, Yumruk Atacak Kollarımızı Kesmektir’’, Oda Tv, 17 Kasım 2019,
https://odatv.com/bu-yumruk-atacak-kollarimizi-kesmektir-17111925.html (17 Kasım 2019)
Gürdeniz, Cem, (E) Amiral, ‘‘Hedefteki Donanma’’, sayfa 181, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2013, İstanbul.
Kılıç, Hakan, ‘‘Türkiye Neden F-35 Lightning-II Almak İstiyor?’’, M5 Ulusal Güvenlik, Savunma ve Strateji Dergisi, Nisan 2019 sayısı. http://m5dergi.com/2019/04/turkiye-neden-f-35-lightning-ii-almak-istiyor/ (17 Kasım 2019)
Sarp, İrfan, (E) Hava General, ‘‘F-35’ler Radara Nasıl Yakalandı?’’, 23 Ekim 2019, http://www.kokpit.aero/f35-radara-nasil-yakalandi-irfan-sarp (18 Kasım 2019)
http://www.c4defence.com/Arsiv/turk-donanmasinin-hedefi-f35b/7384/1 (18 Kasım 2019)
https://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/hafta-sonu/prof-dr-ismail-demir-gundeme-dair-merak-edilen-konulari-hafta-sonunda-degerlendiriyor (18 Kasım 2019)