Savunma Kaynakları Uzmanı Mahmut Bölükbaş, Tayland’ın başkenti Bangkok’ta gerçekleştirilen Defence and Security 2019’un Türkiye için oldukça cazibeli bir pazar merkezi olduğunu, Tayland’ın pek çok konuda Türkiye’yi tercih edebileceğini belirtti.
18-21 Kasım 2019 tarihleri arasında Tayland’ın başkenti Bangkok’ta gerçekleştirilen Defence and Security 2019 fuarının, katılımcı yoğunluğu düşük olmasına rağmen gereksinimler ve pazar büyüklüğü açısından bayrak göstermeye değer bir etkinlik olduğunu aktaran Bölükbaş tespitlerini şöyle açıkladı:
ASEAN (Güneydoğu Asya Milletleri Birliği – Association of Southeast Asia Nations) coğrafyası olarak da nam salan Güneydoğu Asya, 1950’li yıllar sonrası uzunca bir dönem gerek kendi aralarında, gerekse küresel güç odaklarının ilgi alanında karmaşık dönemlerden geçti. Pek çoğu İngiltere ve Fransa gibi döneminin sömürge ülkelerinin etkileri ve baskılarına maruz kalmış olsa da Tayland bu rüzgârdan kendini koruyabildi ve kraliyetin etrafında tek vücut olarak kalabildi. Kuşkusuz bu huzurlu bir Tayland havası çizmemeli.
Çünkü Laos, Myanmar ve Kamboçya ile yaşanan sınır çatışmaları yakın geçmişe kadar Tayland için bir güvenlik problemiydi. Ayrıca güneyinde yerleşik İslamcı ayrılıkçı grupların oluşturduğu tehdit de her ne kadar Malezya ile yürütülen iş birliği ile belli bir istikrara kavuşturulsa da bir iç güvenlik problemi olarak yerini koruyor. Bu sorunlar da aktif bir silahlı grubun daimî olarak gergin bir şekilde hazır bulunmasını gerektirmese de caydırıcılık anlamında Tayland’ın gözünü ordunun üstünde tutuyor. Kuşkusuz bu da kolay olmuyor.
Çünkü Tayland, politik anlamda stabilizasyona tam olarak kvuşmuş bir ülke değil. Son 20 yılda 10 farklı başbakan ve iki askeri darbe yaşadı. 2014 yılında gerçekleştirilen son darbe ile Kraliyet Tayland Ordusu Komutanı Prayut Chan-o-cha başbakanlık görevini üstlendi ve sonrasındaki birkaç başarısız sivilleşme çabası sonucunda büyük bir temsille olmasa bile hala görevi kendisi yürütüyor. Başbakanın asker kökenli olması savunmanın gündemde olması açısından ayrıca önem arzediyor.
DENGE STRATEJİSİ BOZULACAK
Kraliyet Tayland Ordusu envanterinin büyük bir bölümünü 1960’lı ve 1970’li yıllardan kalma Amerikan askeri yardımlarından temin edilen teçhizat oluşturuyor. Bu dönemde yoğun olarak seyreden Amerikan ilgisi, ülkenin Vietnam politikası sona erince duraklama dönemine girdi ve bu dönemde İngiliz, İtalyan ve Alman menşeili Avrupalı üreticiler kendine pazar buldu. Vietnam’ın 1980’li yıllarda Sovyetler Birliği’nin desteğiyle Kamboçya’yı işgali ile ABD tekrar Tayland’a ilgi göstermeye başladı ve bu çerçevede ilk F-16 filoları hizmete girdi.
Aynı dönemde Çin ile de kara ve deniz kuvvetleri ekseninde yoğun bir savunma tedariki yaşansa da Kraliyet Hava Kuvvetleri Çin üretimi hava platformlarına ilgi göstermedi. 1990’lı yıllara gelindiğinde kuvvet ve envanter yapısı anlamında bir dönüşüm gereksinimi hisseden Tayland, bu dönemde büyük bir modernizasyon programının eşiğinden Asya’da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle dönmek zorunda kaldı. Bugün gündemi oluşturan modernizasyon ve yeniden yapılanma süreçlerinin temeli işte bu tarihe dayanıyor. Kuşkusuz bu noktada, pek çok ASEAN ülkesinin aynı anda hissettiği Güney Çin Denizi’nde Çin’in hakimiyet kurma çabaları da önem arzediyor.
Bu çerçevede Tayland Savunma Bakanlığı, 2017-2026 yılları arasında uygulanmak üzere 9 askeri reform ve yeniden yapılanma planı açıkladı. Mühimmat, silah, yeni nesil elektronikler ve haberleşme sistemlerine odaklı bu dönüşüm stratejisi ayrıca ağ merkezli harp gibi müşterek harekata dönük yapıları da içeriyor. Ancak sorun şu ki, mevcut varoluş stratejisini denge stratejisi üzerine kuran ve Amerikan, Rus ve Çin menşeili farklı yapılardaki sistemleri kullanan Kraliyet Tayland Ordusu’nun bunu gerçekleştirmesi zor görünüyor.
Bu durum, modernizasyon stratejisinin kuvvet bazlı değil, müşterek bir operasyon ortamına izin verecek şekilde tüm kuvvetleri aynı anda kapsayacak bir yapıda olmasını gerektiriyor. Bu süreçte ne istediği en net şekilde belli olan Kara Kuvvetleri, piyade unsurlarını mekanize birliklere çevirmek istediği için buna yönelik gereksinim beliriyor ve alımlarını gerçekleştiriyor.
TAYLAND ÇİN VE TÜRKİYE ETKİSİ ALTINDA
Tayland’ın GSYİH’nın %65’ten fazlasını ihracat gelirleri oluşturuyor. Bölge ülkelerine göre güçlü bir ekonomiye sahip ülke, Güneydoğu Asya’nın en yüksek savunma bütçelerinden birine sahip. 2019’da yaklaşık 7 milyar dolarlık harcamaya erişecek savunma harcamaları, önümüzdeki yıllarda belli oranlarda artış gösterecek.
Bu noktada fuar katılımcıları incelendiğinde, Tayland’ı önemli bir pazar olarak gören ülkelerin Çin ve Türkiye olduğu ortada. Özellikle silah, mühimmat ve füze sistemleri gibi hızlıca tedarik edilebilecek sistemler bazında her iki ülke de kabiliyetlerini sergiledi. Ayrıca, muhtemel sınır güvenlik problemleri nedeniyle sınır ve kent güvenlik sistemi gibi sistemler de Tayland’ın merceği altında. Kara kuvvetleri modernizasyonu ekseninde, silahlı kule ve balistik koruma sistemi gibi alt birimlerin üreticileri de fuarda yoğun ilgi gördü.
Komşu ülkelerden gelen delegasyonlar, hem yeni nesil ürünlerle ilgili bilgi aldı, hem de bir bakıma halihazırda müşterisi oldukları firmalara referans oldu. Sonuç olarak, küresel ölçekli bakıldığında, denge politikası içinde yol alan Tayland Hükümeti’nin daha önce müşterisi olduğu bütün ülkelere eşit beklenti yarattığı söylenebilir.
Çin’in agresif bir katılım sergilemesinin Tayland ekseninde bir etki yarattığı iddia edilemeyebilir, ancak bölge ülkelerine tarafsız ve paylaşımcı, ayrıca maliyet etkin çözümler sunan Türk savunma firmalarının bu noktada Tayland için “dengeyi bozmayacak” bir alternatif olduğu ve iyi değerlendirilmesi gerektiği tavsiye edilebilir.