Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin savunma ve havacılıkta Avrupa’nın parlayan yıldızı olduğunu söyledi.
Kacır, şunları ifade etti:
“Mükemmeliyetin, hassasiyetin ve koordinasyonun ön planda olduğu havacılık endüstrisinde elde ettiğimiz tüm bu başarıları, kusursuz takım oyunu sayesinde yakaladık. Savunma sanayinde öz yeterliliği yakalamak isteyen, yüksek teknoloji yarışında hızlanmak isteyen Avrupa için Türkiye, en ideal paydaş ve teknoloji ortağıdır. Havacılık sanayinde elde ettiğimiz birikim ve deneyimi en az havacılık kadar zorlu bir alanı olan uzay sanayine de taşımak, önümüzdeki dönemde önceliklerimiz arasında. Yalnızca son bir yılda insanlı bir uzay misyonumuzu başarıyla tamamladık. %80’in üzerinde yerlilikle ürettiğimiz ilk millî haberleşme uydusu Türksat-6A’yı uzaya gönderdik. Dünyada haberleşme uydusu üretebilen 11 ülkeden biri olduk. Millî uzay programı hedeflerimiz doğrultusunda önümüzdeki dönemde, milli imkânlarla geliştirdiğimiz itki sistemine sahip, kendi mühendislerimizin, bilim insanlarımızın tasarladığı, ürettiği uzay aracıyla aya erişeceğiz. İHA’larımız başta olmak üzere, pek çok kritik alanda haberleşme altyapısı sunan bölgesel konumlama ve zamanlama sistemlerinde millî çözümü mutlaka geliştireceğiz. Ülkemizin uzay çalışmaları kapsamında bağımsızlığımızın teminatı olacak Uzay Limanı projesini de inşallah el birliğiyle hayata geçireceğiz. 2035’e kadar 1 trilyon 800 milyar dolara ulaşması öngörülen küresel uzay ekonomisinden aldığımız payı artıracağız. Türkiye artık gökyüzünde kendi rotasını çiziyor. Havacılık tarihine Türk milleti mührünü vuruyor.”
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün de Türkiye’de savunma sanayinin yerli ve millî sistemlerle ve teknolojilerle geliştirmesi için ekosistemdeki tüm paydaşlarla birlikte, var güçleriyle çalıştıklarını söyledi.
Savunma sanayiinin son yıllardaki atılımlarla, platform ve silah sistemlerinin tasarımı, geliştirilmesi ve üretilmesinde belli bir seviyeye geldiğinin altını çizen Görgün, Türkiye’nin bazı alanlarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Haluk Görgün, şöyle devam etti:
“Birçok alanda da rekabetçi ürünler geliştiriyoruz. Bugün Türk savunma sanayi tarafından geliştirilip üretilen yerli ve millî ürünlerimiz, güvenlik güçlerimizin terörle mücadele operasyonlarında, hem yurt içinde hem de yurt dışındaki harekâtlarında başarıyla kullanılıyor. Hamdolsun. Sektörümüz bugün 15 milyar doları aşkın cirosu, yaklaşık 3 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması, 1100’ü aşkın projesi ve 100 milyar doların üzerinde proje hacmi ile bu kutsal ve hayati amaç için çalışmalarını yürütmektedir. Savunma sanayimiz günümüzde 3500’den fazla firması, 90 bini aşkın çalışanıyla ülkemiz ekosistemine en yüksek katkıyı veren sektörlerden biri hâline gelmiştir. 2004’ten bu yana uygulanan boyutlarla %20’lerde olan savunma sanayi yerlilik oranı %80’leri aşmıştır. Yürütülen yerli savunma sanayi projeleriyle savunma sanayinde kendi kendine yeten bir konuma gelen ülkemiz, yüksek teknoloji ürünleri dost ve mültefik ülkelerle de paylaşmış ve ihracat rakamımız 2024 yılında bir önceki yıla göre %29’luk bir artışta 7.1 milyar dolara ulaşmıştır. Bu yıl ilk iki ay rakamlarını kontrol ettiğimizde eriştiğimiz ihracat teslimat rakamı, 650 milyon dolar seviyesine gelerek bir önceki seneye göre %34’lük bir artışa karşılık gelmektedir. Sadece geçtiğimiz yıl 180 farklı ülkeye insansız hava araçları başta olmak üzere helikopterler, kara araçları, deniz araçları, silah ve mühimmatlar, füze sistemleri, elektronik sistemler ve radar sistemleri üreten firmalarımız, son iki yılda toplam değeri 20 milyar doları aşan sözleşme imzaladı. Hiç şüphe yok ki bu ivme Türk savunma sanayi ürünlerinin dünya savunma pazarında muteber bir marka hâline gelmesinin tezahürü olup, savunma sanayi ekosistemimizin yaptığı çalışmalarda, elindeki tüm kaynakları doğru ve verimli bir şekilde kullanmasından kaynaklanmaktadır. Bu başarılılık trendi, artan ihracat hacmi ve sahada kendilerini ispat eden sistemlerimizle iki yıl içerisinde iki haneli milyar dolar ihracat yapan ülkeler arasında yer alacağımızı değerlendiriyoruz. Savunma sanayimiz, üretim yeteneği ve yüksek katma değeriyle ülkemizin savunma ve teknolojideki bağımsızlığını pekiştirirken, ülke ekonomimize de kilogram başına ihracat değerleriyle en yüksek katkıyı sunmaktadır. Türkiye’de kilogram başına ihracat ortalama tutarı 1.57 dolar iken savunma sanayimiz geçtiğimiz yıla oranla kilogram başına ihracat değerini %14 artırarak 65 doları aşmış ve Türkiye ekonomisine ve dolaylı olarak toplumsal refaha bir katkı sağlamıştır. İnsansız hava araçları gibi ürün gruplarında kilogram başı ihracat rakamı on bin doların üzerindedir. Şüphesiz burada ana yüklenicileri, alt yüklenicileri, araştırma kuruluşları ve üniversiteleri, bilhassa ekosistemimizin tam bağımsız savunma sanayinin inancı ve bu hedef doğrultusunda hiçbir zorluluğa aldırış etmeden kararlılıkla sürdürdüğü çalışmaları gerçekten takdire şayandır.”
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, bu başarıları sürdürebilmek için Ar-Ge ve İnovasyon’a yatırım yapmaya, uluslararası iş birliklerini güçlendirmeye ve yeni pazarlara açılmaya devam etmeleri gerektiğinin farkında olduklarını ifade etti.
Görgün, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yürütmekte olduğumuz çalışmalarımız içinde kümelenmelerimiz, önemli bir yer tutmaktadır. Bizler, kümelenmelerimizi, sektörler arasındaki aktörler arasında iletişimi sağlayan önemli bir kurumsallık mekanizması olarak değerlendiriyor ve tam bağımsız savunma sanayi hedeflerimiz doğrultusunda savunma, havacılık ve uzay sanayi odaklı kümelenmelerimizi destekliyoruz. Kümelenmeler yoluyla sektörümüzde iş yeri ve güç birliği oluşturmayı, üye firmaların rekabet güçlerini artırmayı, yerli ve millî üretim konularında teşvik ederek önemli bir sinerji oluşturmayı hedefliyoruz. İşte bu noktada Türk savunma, hava ve uzay sektörünün yerlilik oranının arttırılması henüz sahip olmadığı kritik teknolojilere kavuşturulması, uluslararası rekabette üst seviyelere taşınması için üyelerin teknolojik ve sektörel yetkinliklerini oluşturmak misyonuyla kurulan SAHA İstanbul Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük sanayi kümelenmesidir. Ülkemizde olmayan üretim yeteneklerini kazandırmak, üniversitelerimizle sanayimizin senkronize çalışmasını sağlamak, yurt dışı pazar arayışına kollektif destek verme gibi amaçlarla faaliyetlerini yürüten SAHA İstanbul, savunma sanayimize çok büyük katma değer sağlamaktadır… Savunma sanayinde gerçekleşen büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak, gelecek nesillere daha güçlü, adil ve erdemli bir ülke bırakmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”
SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci de bu yıl yapacakları çalışmaların temel konseptinin dünyadaki havacılık tedarik zincirine mevcut firmaların daha hızlı entegre olması, uluslararası kalite ve sertifikasyon isterlerine göre eksiklerin tamamlanması ve özellikle yurt içi katma değerin hızlı bir şekilde üst noktalara taşınması olduğunu ifade etti.
Havacılık ve savunma sektörünün dünyada hem teknolojik hem ekonomik hem de politik olarak katma değeri en yüksek olan sektörlerden biri olduğuna dikkat çeken İkinci, “Sadece geçmiş olduğumuz yıla baktığımızda Havacılık sektörü için malzeme ve özellikle bu konudaki alt parçaları üreten sektör büyüklüğü 44 milyar dolar seviyesinde. Yapılan tahminlere göre önümüzdeki süreçte en az %8’lik bir büyüme ile bu sektörel büyüklük 2031 yılına kadar 80 milyar dolar seviyesine ulaşacak.” dedi.
Murat İkinci, şöyle devam etti:
“Ülkemizin de hak ettiği yerde olabilmesi için bu sektörden yeterince katkı sağlayabilmesi için özellikle hem yurt içi hem de yurt dışı paydaşların ihtiyaçları karşılayabilmesi için mevcut kurumlarınızın sayısının arttırılması, uluslararası sertifikasyon ve akreditasyona sahip olan kurumlarınızın sayısının arttırılması çok kritik önem arz ediyor. Kurulduğu yıldan bu yana, malumunuz 2015 yılında kurulan SAHA İstanbul, özellikle savunma ve havacılık konusundaki yeni teknoloji hamlesi bakış açısı doğrultusunda faaliyetlerine devam ediyor. 27 üyeyle kurulduğu günden bugüne kadar çok önemli bir mesafe kaydettik. Şu anda binin üzerindefirmanın katıldığı, onlarca üniversitenin beraber paylaş olduğu SAHA İstanbul, Avrupa’nın en büyük kümelenmesi konumunda. SAHA İstanbul’un 11 tane teknik komitesi var çalışmalarını koordine etmek üzere. MİHENK Komitesi, Millî Havacılık Endüstrisi Komitemiz de bu komitelerden bir tanesi. 2017 yılında kuruldu MİHENK Komitemiz. MİHENK Komitesinin temel amacı aslında uluslararası havacılık sektörüne bizim yurt içi firmalarımızın daha ürün verebilmeleri, bu zincirin içerisine dahil olabilmeleri için gerekli olan akreditasyon ve sertifikasyon faaliyetlerinin birinci öncelikli olarak, millî olarak yerine getirecek mekanizmalar oluşturmak. Bu konudaki çalışmaların da neticesinde aslında 2 yıl gibi kısa bir süre içerisinde uluslararası anlamda çok büyük başarıların altına imza attı MİHENK Komitemiz yapmış olduğu çalışmaların sonucunda. Ne yaptık? Uluslararası Havacılık Kalite Grubunun (IAQG) bu grubun aslında 2 yıldır çalışması sonucunda Avrupa bölgesinin 13’üncü üyesi olarak akredite edildi. MİHENK Komitemizin bu başarısından sonra aslında önümüzde şöyle bir alan açıldı: Artık biz, kendi ülkemizde, kendi kurumlarımızı kullanarak uluslararası tanınırlığı olan akreditasyon ve sertifikasyon faaliyetlerini yapabilecek hâle geldik. Bunun sonucunda da TÜRKAK akreditasyondan sorumlu, özellikle de Türk Loydu da sertifikasyondan sorumlu olarak registre edildi ve bunlar da başarıyla aslında uluslararası tanınırlık seviyesine ulaştılar.”
SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci, bu hususun üç açıdan önemli olduğuna şu açıklamalarla dikkat çekti:
“Birincisi bu bir ekonomik büyüklük anlamına geliyor yani bu hizmeti dışarıdan almak firmalarımız açısından bir ekonomik yük oluşturuyor. Bu yükün hafifletilmesi için bunun millî imkânlarla yapılması bize çok daha hızlı bir şekilde yol alma becerisi sağlayacak. İkincisi nedir? İkincisi aslında bizim kurumlarımızın, havacılık konusunda görev yapan kurumlarımızın bilgilerini, yabancı uzmanların gelip incelemesinin de önüne geçmiş oluyoruz. Kendi Türk, milli, yerli, çalışanlarımız, insan kaynaklarımız bu konuda uluslararası sertifikasyon verecek seviyede bir noktaya ulaştığında aslında bu bilgileri de artık başkalarıyla paylaşmak zorunluluğumuz ortadan kalkıyor. Üçüncüsü ise zaman. Uluslararası akreditasyon sürecinde -bu süreci geçirmiş olanlar bilir- çok yavaş ilerleyen bir mekanizma var. Bu mekanizmanın yerlileştirilmesi, burada yapılması, bizim kendi bünyemizde oluşturulması da bu konuda bize çok ciddi bir hız katkısında bulunacak. Bu üç noktadan dolayı bu başarı gerçekten ülkemiz açısından gerçekten övünç verecek ve gurur duyulacak bir başarı.”
Konuşmaların ardından günün anısına anı objeleri takdim edildi ve ardından aile fotoğrafı çektirildi.
Etkinlik, “Küresel Rekabet Perspektifinde Havacılık ve Uzay Endüstrisinde Kalite Süreçleri” paneli ve ana yüklenici firmaların kalite temsilcileri, sertifikasyon kuruluşları ve kamu belgelendirme kurum temsilcileri ile yapılan “Etkileşimli Değerlendirme Oturumu” ile sona erdi.