Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 12’nci Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’na Ankara’dan video telekonferans yöntemiyle katıldı.
Forumda soruları cevaplayarak, Türkiye’nin gelişmeler karşısındaki tutumunu anlattı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD ile Türkiye’nin 70 yıla yakın bir süredir müttefiklik ilişkisi içinde olduğunu belirterek, “Bazen çok net fikir ayrılıkları içerisine düşmemize rağmen, unutmayalım ki uzun zamandır bir iş birliğimiz ve diyalog aracılığıyla sorunların üstünden gelebilme yetimiz var” dedi.
Akar, ABD’de yeni yönetimle de yakından çalışmayı temenni ettiklerini söyledi.
S-400 ile ilgili olarak da Akar, “Bu konuda niyetimizin yalnızca 83 milyon Türk vatandaşına ve ülkemize, hava ve füze savunması sağlamak olduğunu belirtmek istiyorum. Başka ne yapmamız beklenmiştir?” diye sordu.
Akar, F-35 teknolojisinin güvenliği Amerika Birleşik Devletleri için olduğu kadar Türkiye için de önem arzettiğini belirterek, “Biliyoruz ki ABD bu konu ile ilgili endişelere sahip ancak biz bu endişeleri gidermek için hala istekliyiz” ifadesini kullandı.
Hulusi Akar, NATO konusunda ise, “İttifak, savunma ve güvenlik politikamızın yapıtaşını oluşturmaktadır. Türkiye, NATO’nun görevlerine ve operasyonlarına askeri birlik katkısında bulunan ilk beş, aynı zamanda da finansal destekte bulunan ilk sekiz ülkenin içindedir. 30 ülkeden oluşan İttifakta farklı görüş ve yaklaşımların olması ise oldukça normaldir” dedi.
Türkiye’nin NATO’nun bütün değer ve sorumluluklarını paylaştığını, operasyon ve tatbikatlarda bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini kaydeden Akar, “Türkiye NATO’nun merkezinde yer almaktadır” ifadesini kullandı.
Hulusi Akar, “Müttefik ülkelerden karşılıklı dayanışma, iş birliği ve anlayış bekliyoruz.” vurgusunu yaptı.
Hulusi Akar, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın hak iddialarına da değindi.
“Yunanistan 6 mil karasuyu talep ederken, hava sahası söylemi ise 10 mildir. Bu, şimdiye kadar hiç görülmemiş bir yaklaşımdır ve dünyada yalnızca Yunanistan tarafından iddia edilmektedir” diye vurguladı.
Yunanistan’ın Ege adalarını silahlandırarak uluslararası anlaşmaları çiğnediğine dikkat çeken Akar, “Türkiye, yaklaşık 2 bin kilometre uzunluğuyla Doğu Akdeniz’deki en uzun kıta kıyı şeridine sahiptir. Ancak Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar kendi deniz sınırı iddialarını empoze etmeye çalışıyorlar, bu nedenle de Türkiye’yi net bir şekilde kendi kıyılarıyla sınırlamaya çalışıyorlar. Ayrıca Yunanistan, sadece 10 kilometrekarelik bir alana sahip küçük bir ada için 40 bin kilometre karelik kıta sahanlığı talep ediyor. Bu ada, Yunan anakarasına yaklaşık 600 km uzaklıktadır.” dedi.
Hulusi Akar, Türkiye’nin sismik araştırma faaliyetlerini, 2004 yılında BM’de kayıtlı kıta sahanlığında yaptığına dikkat çekti.
Türkiye’nin yine de sorunun diyalog yoluyla çözümünden yana olduğunu bildiren Akar, şöyle devam etti:
“Keşif görüşmeleri, Kıbrıs adasında eşit gelir paylaşımı çağrısı ve Doğu Akdeniz üzerine bölgesel bir konferans fikri, sunduğumuz somut önerilerdir. Dostlarımızdan ve Müttefiklerimizden tek istediğimiz, Yunanistan’ın iddialarına ve uygulamalarına yanılgı veya önyargı olmaksızın mantıksal ve objektif kriterler ışığında bakmaları; onları Türkiye’nin meşru, makul ve sağduyu yaklaşımıyla karşılaştırmalarıdır.“
Hulusi Akar Türkiye’nin hem PKK/YPG, hem DEAŞ, hem de FETÖ terör örgütleriyle mücadele ettiğini anımsattı.
Terör örgütü PKK’nın 40 bin insanın ölümünden sorumlu olduğuna ve bütün terör örgütleri listesinde yer aldığına, YPG’nin de PKK’nın Suriye kolu olduğuna işaret eden Akar, “Maalesef, bazıları bu terör grubunu “Kürtler” olarak adlandırıyor. Bu oldukça yanlıştır. Aslında YPG, en büyük zulmü Kürtlere yapmaktadır. Bu terör örgütünü Kürtlerle ilişkilendirmek de Kürt halkına yapılan en büyük hakarettir. DEAŞ’ın Müslümanları temsil etmediği gibi PKK = YPG de Kürtleri temsil etmemektedir” diye konuştu.
Hulusi Akar, DEAŞ terör örgütü ile ilgili olarak da, “DEAŞ, Türkiye’ye saldırdı ve 600’e yakın masum Türk vatandaşının hayatını kaybetmesine neden oldu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin DEAŞ ile karşı karşıya savaşan tek Müttefik Ordusu olduğunu vurgulamalıyım. Tek başına Türkiye, hem Suriye hem de Irak’taki en radikal DEAŞ militanlarının yaklaşık 4.000’ini etkisiz hale getirdi. Ayrıca 76.000 Yabancı Terörist Savaşçının Türkiye’ye girişini engelledik ve 7.500’ünü iade ettik. Ancak DEAŞ ile mücadeleye yönelik tüm bu çabalara rağmen maalesef manipülatif iddialara ve çeşitli kaynaklardan propaganda amaçlı yayılan dezenformasyonlara şahit olduk.” dedi.
Akar, Terör örgütü FETÖ’nün de 15 Temmuz darbe girişimi düzenlediğini, 251 Türk vatandaşının ölümüne sebep olduğunu hatırlattı, FETÖ’nün küresel bir tehdit olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin Afganistan’ın güvenliği için 2001 yılından bu yana NATO/ISAF çerçevesinde çalıştığını belirten Akar, “”Cesur çabalarına rağmen, Afgan Ulusal Ordusu önemli kayıplar vermeye devam ediyor. Özünde, NATO’nun Afganistan’daki varlığı, sadece sahadaki birliklerden ibaret değildir, aynı zamanda barış sürecini de destekler bir konumdadır. Bize göre, Afganistan’dan acele bir şekilde geri çekilme, son 20 yılda elde edilen tüm kazanımları riske atabilir.” dedi.
Türkiye’nin misyona ve Afganistan halkına bağlılığının değişmeyeceğini vurgulayan Akar, “Afgan halkı istediği sürece Afganistan’da kalmayı planlıyoruz” şeklinde konuştu.
Hulusi Akar, Suriye’ye ilişkin olarak da “Son dört yıldır Suriye’nin kuzeyinde sınırlarımızı ve vatandaşlarımızı korumak, terörizm tehdidini ortadan kaldırmak, düzensiz göçü durdurmak ve yerlerinden edilmiş Suriyeliler için güvenli bölge oluşturmak amacıyla dört operasyon gerçekleştirmemiz kaçınılmaz oldu. Bölücü terör örgütü PYD/YPG’nin sınırlarımız boyunca bir terör koridoru kurmasına izin vermeyeceğiz” vurgusunu yaptı.
Türkiye’nin aldığı önlemler sayesinde 1 milyondan fazla insanın güvenle ve gönüllü olarak evlerine döndüğünü belirten Akar, “BM önderliğindeki siyasi süreci sıkı bir şekilde destekliyoruz. Nihayetinde komşumuz olan Suriye’yi istikrarlı, demokratik, siyasi ve bölgesel olarak birleşmiş bir şekilde görmek istiyoruz” dedi.
Akar, Milli Mutabakat hükümetinin 5 ülkeye yaptığı yardım çağrısına sadece Türkiye’nin olumlu yanıt verdiğini hatırlattı.
Akar şöyle dedi:
“(Libya’da)İnsani yardımımızın bir parçası olarak, Hafter güçleri tarafından döşenen mayınları ve EYP’leri temizlemenin yanı sıra bir hastane yönetiyoruz. Desteğimizle birlikte, Libya Hükümeti’nin Hafter güçlerinin saldırılarına karşı güçlü direnişi daha fazla kaosu önledi. Libya Hükümeti’nin çağrısına Türkiye cevap vermemiş olsaydı, Hafter güçlerinin çekilmesinden sonra bulunan toplu mezarlar insani bir trajedinin yaşanmış olabileceğine dair sağlam kanıtlar sunuyor.“
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’nin tutumu sayesinde Avrupa’ya daha fazla mülteci akışının önlendiğini vurguladı.