Milli Savunma Bakanı Dr. Hulusi Akar, Boğaziçi Üniversitesinin “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” dolayısıyla düzenlediği etkinliğe katıldı.
Dr. Akar, etkinlik kapsamında doktora tezinin konusu olan “Harbord Askeri Heyeti Raporu” hakkında sunum yaptı.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın Akar’a bir de sürprizi vardı.
Mehmet Özkan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde doktorasını yapan Dr. Hulusi Akar’a, adına düzenlenen mezun kartını verdi.
Milli Savunma Bakanı Dr. Hulusi Akar kartını alarak “Övünmek gibi olmasın artık benim de bir kartım var. Boğaziçi’nin benim için önemli bir yeri var. Bu güzide kurumla 40 yılı aşkın bir süredir gönül bağlarım var. Bu süre içerisinde doktoramı da burada tamamlamak nasip oldu. Büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim ki Boğaziçili olmak ayrıcalıktır.” dedi.
“BÜYÜK ERMENİSTAN KURULMASI AMAÇLANDI”
Dr. Akar, “Harbord Askeri Heyeti Raporu” adlı doktora tezinin sunumunda, 1’inci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesiyle ortaya çıkan tabloda büyük güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda bölgede nüfuz ve hakimiyetlerini tesis etmeye çalıştığını anımsattı.
Ermenilerin ise Osmanlı topraklarının bir bölümünü de içine alacak şekilde “Büyük Ermenistan” kurmayı amaçladığını söyleyen Dr. Hulusi Akar, “Ermeniler, büyük güçlerin desteğini alabilmek için her türlü manipülasyon ve propagandaya başvurarak yoğun lobi faaliyetleri gerçekleştirmekteydiler. 1’inci Dünya Savaşı sonrası, ABD’deki lobi gruplarından destek alan Ermeniler, İngiltere’nin de teşvikiyle kurulması planlanan Büyük Ermenistan için ABD mandasını da talep etmişlerdi” dedi.
Milli Savunma Bakanı, Ermeni lobisinin baskı ve girişimlerinin yanı sıra bölgedeki ABD çıkarlarını genişletmek isteyen Başkan Wilson’ın Ermeni iddialarını araştırmak için Türkiye’ye bir heyet göndermeye karar verdiğini anlattı.
Dr. Hulusi Akar, “Harbord Askeri Tahkik Heyeti, bölgedeki kapsamlı incelemeleri sonucunda, Türk tezleri ve Ermeni iddialarına ilişkin detaylı bir rapor hazırlamıştı. Harbord Raporu gibi diğer heyetlerin raporları da son derece dikkat çekici olup yaygın kanaat, Ermenilerin suçladıkları Türklerin değil asıl kendilerinin katliam yapmasıydı. Harbord Raporu, Türk tezlerinin doğruluğunu ve Ermeni iddialarının asılsız olduğunu ortaya koymasına rağmen, ABD’deki Ermeni lobisi ve Ermeni destekçilerinin katkılarıyla kamuoyuna olduğu gibi açıklanmamıştı. Sonuç olarak 100 yıl önce olduğu gibi tarihi süreçten günümüze kadar olan dönemde ABD’de, asılsız Ermeni iddialarına, tarihsel gerçekler temelinde değil siyasi olarak yaklaşılmakta ve Ermeni diasporasının propagandalarına itibar edilmektedir.” dedi.
Milli Savunma Bakanı, bu iddialara karşı tarihi önemi haiz Harbord Raporu ve diğer raporlar başta olmak üzere, ABD Ulusal Arşivlerinde yer alan belgelerle bu konularda araştırma yapan ABD’li tarihçilerin objektif çalışmalarının da incelenmesi gerektiğini belirtti.
Dr. Hulusi Akar, sözlerine şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi ve Askeri Tarih ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü arşivindeki belgeler ile alakalı devletlerin bütün arşiv kayıtları da Ermenilere yönelik bir soykırım olmadığını, aksine Ermenilerin birçok bölgede masum, sivil Müslüman halkı katlettiğini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda Türkiye olarak arşivlerimizi açtığımızı ve tarihçiler tarafından oluşturulacak objektif kurullara açık olduğumuzu, Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası platformlarda dile getirmektedir. Bu konudaki ısrarlı çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Ermenistan da Türkiye gibi arşivlerini uluslararası ölçekte tarihçilere açmalı, çıkacak sonuçlara tahammül göstermeli ve bu konuda endişe etmemelidir.”
“CAN KARDEŞİMİZ AZERBAYCAN’IN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ“
Milli Savunma Bakanı Dr. Hulusi Akar, Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğini de söyledi.
Dr. Hulusi Akar, Ermenistan’ın tüm bu iyi niyetli çağrılara rağmen gerek Türkiye’ye yönelik mesnetsiz iddialarını gerekse Azerbaycan’a yönelik husumet ve düşmanca tavrını sürdürdüğünü aktardı.
Dr. Akar, “Yukarı Karabağ’ı haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal altında bulunduran Ermenistan, geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine yönelik boyunu ve haddini aşan bir saldırı gerçekleştirmiştir. Azerbaycan bizim canımızdır. Bu acıyı derinden hissediyoruz. Bu menfur saldırıyı en ağır şekilde, şiddetle kınıyoruz” dedi.
Saldırıda şehit olanlara rahmet, yaralılara acil şifa dileklerini ileten Dr. Akar, “Biz Türkiye olarak daima can kardeşimiz Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
“DEMOKRASİYE KARŞI EN BÜYÜK İHANET”
Milli Savunma Bakanı, 15 Temmuz’da FETÖ üyelerinin millete, devlete, TSK’ya ve demokrasiye karşı tarihteki en büyük ihaneti gerçekleştirdiğini söyledi.
Türk ordusunun 15 Temmuz’dan sonra icra ettiği operasyonlarla “girilemez” denilen yerlere girdiğini, “ulaşılamaz” denilen yerlere ulaştığını belirten Dr. Akar, “Operasyonlarımız artan bir şiddet ve tempoda aynı hassasiyetle devam ediyor. Terör belasını bitirmekte kararlıyız” dedi.
HİÇBİR OLDUBİTTİYE ASLA İZİN VERMEYİZ
Dr. Hulusi Akar Sınır ötesinde gerçekleştirilen operasyonlarla Türkiye’nin güney sınırlarında oluşturulmak istenen terör koridorunun yerle bir edildiğini, halkın ve hudutların güvenliğinin sağlandığını belirtti.
Milli Savunma Bakanı sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye olarak Suriye’de yaşananları bir strateji oyunu olarak değil, insani trajedi olarak görüyoruz. Bugüne kadar, akan kan ve gözyaşını durdurmak için elimizi taşın altına koyduk, koymaya devam ediyoruz”
Dr. Hulusi Akar, terörle mücadelenin yanı sıra Kıbrıs dahil, mavi vatanda ve semalarında asil milletin hak, alaka ve menfaatlerini korumak için mücadeleyi sürdürdüklerini belirtti ve şunları söyledi:
“Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimiz, uluslararası hukuka ve ikili anlaşmalara uygun olarak iyi komşuluk ve dialog temelinde sürdürülmektedir. Bizler için Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması esastır. Ege ve Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yer almadığı bir projenin yaşama şansı yok. Hiçbir oldubittiye de asla izin vermeyiz”
Ayasofya’nın Danıştay kararı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı kararla yeniden ibadete açılmasını yönelik bazı ülkelerden yapılan açıklamalara da değinen Dr. Hulusi Akar, “Ayasofya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Türkiye’nindir. Dolayısıyla burada söz söyleyebilecek yer Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milletidir. Bunun dışında hiçbir kişinin, kurumun, devletin söz söyleme hakkı yoktur. Herkesin haddini, yerini bilmesi lazım” dedi.
“HAKLILIĞIMIZ KANITLANDI“
Libya ile yapılan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” ve “Güvenlik ve Askeri İş Birliği” Mutabakat Muhtırası’nı, Akdeniz’deki hak, alaka ve menfaatlerin korunmasına yönelik “stratejik öneme sahip bir adım” olarak nitelendiren Milli Savunma Bakanı, Türkiye’nin faaliyetlerine devam edeceğini açıkladı.
Dr. Hulusi Akar, “TSK, BM’nin tanıdığı tek meşru hükümet olan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin resmi daveti ve TBMM’nin de onayıyla Libya’da bulunuyor. TSK personeli buradaki eğitim ve danışmanlık faaliyetlerini başarıyla yerine getiriyor, getirmeye devam edecektir. Libya’daki amacımız ‘Libya, Libyalılarındır’ anlayışından hareketle, Libya’daki barış ve istikrarın bir an önce sağlanarak tarihi kardeşlik bağlarımız bulunan Libya halkının hak ettiği huzura kavuşmasıdır.” dedi.
Fransa’nın iddialarına da değinen Dr. Hulusi Akar, iddiaların gerçek olmadığını Türkiye’nin kanıtladığını aktardı.
Milli Savunma Bakanı, “Bu konuyla ilgili tüm bilgi, belge, video ve fotoları NATO’nun sivil-askeri makamlarıyla paylaştık. İddialar tamamen gerçek dışı olup haklılığımız kanıtlandı.” dedi.
Türkiye’nin başlangıçtan itibaren dostane, yapıcı, iş birliğine açık, destekleyici bir tutum sergilediğini belirten Milli Savunma Bakanı, “Bizim gemilerimiz Fransız gemisine talepleri üzerine yakıt ikmali dahi sağlanmıştır” dedi.
Dr. Hulusi Akar, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Fransız gemisi taciz edilmediği gibi Fransa gemisi Türkiye’nin üç gemisinin ilerlediği konvoya 20 deniz mili süratle araya girmek suretiyle çok tehlikeli bir manevra yapmış, mevcut NATO usullerini de dikkate almayarak, muhabere irtibatı dahi kurmamıştır. Ayrıca NATO makamlarına iddiaları destekleyecek teknik verileri sunamamışlardır. Türkiye NATO’nun merkezinde tüm ortak değerlerini paylaşan, sorumluluklarını her zaman yerine getiren ve yerine getirmeye de devam edecek olan bir ittifak üyesidir. NATO makamları Türk personelin olay sırasındaki profesyonel ve ihtiyatlı yaklaşımına teşekkür etmiştir. Dolayısıyla biz de Fransız müttefiklerimizden hala bir özür bekliyoruz.”
Fransızların bu konuda NATO’daki bütün çalışmaları tıkamaya çalıştığını ifade eden Dr. Hulusi Akar, “Kapatmalarına izin vermeyecek, sonuna kadar götüreceğiz. Türkiye’nin, her aklına gelenin efelik yapacağı bir ülke olmadığını görsünler” dedi.