Lübnan’da bazı çağrı cihazlarının uzaktan patlatılmasıyla dünya yeni bir asimetrik saldırı yöntemiyle tanıştı.
Bu saldırı aynı zamanda iletişim cihazlarının güvenliği konusunu da gündeme taşıdı.
Olay ilk duyulduğunda farklı birtakım değerlendirmeler yapıldı.
Olayla ilgili ayrıntılar ortaya çıktıktan sonra bizim de kafamızda bir senaryo oluştu.
Bizim değerlendirmemiz şu şekilde:
Lübnan veya Lübnan Hizbullahı, cep telefonlarındaki güvenlik riskleri nedeniyle uzaktan kontrol edilmesi çok daha zor olan çağrı cihazlarına yöneldi ve topluca çağrı cihazı satın alımına gitti. İsrail ise bu toplu alım talebini öğrendi, bir şekilde tedarikçi firmaya (Macaristan’da konuşlu bir firma olduğu iddia ediliyor) sızdı ve cihazlara, içinde mesajla (elektronik sinyalle) uzaktan patlatılabilecek patlayıcı düzeneği bulunan bataryalar yerleştirdi. Bu cihazları talep eden taraf mutlaka birkaç cihazı açıp içinde ne olduğuna bakmıştır ama cihazın normal görünümlü bataryasının içinde patlayıcı düzeneği olduğunu muhtemelen düşünmemiştir. (Batarya içine sığacak miktarda c4 plastik patlayıcı öldürücü etki yaratabilir.)
Tekrar altını çizelim; yukarıdaki belirttiklerimiz tamamen bizim değerlendirmemiz.
Bu olayın nasıl gerçekleştiği birkaç gün içinde netlik kazanır muhtemelen ancak tam da bu noktada gururla ifade etmek gerekir ki “Türkiye’nin ASELSAN’ı var!”
– ASELSAN’ın Emniyet Teşkilatı için ürettiği; cep telefonu ve telsizin birleştirildiği yeni nesil bir iletişim cihazı olan 3810 hibrit el terminali,
– Jandarma için ürettiği 3700 yeni nesil telsizler,
– Haberleşme sisteminin omurgasını oluşturan taşınabilir radyo link cihazı,
– Dost düşman tanımlama sistemi (IFF) gibi sistemler, Türkiye’nin haberleşme güvenliğinin teminatı niteliğinde.
Lübnan’da yaşanan saldırının ardından ASELSAN isminin basın yayın organlarında sürekli gururla zikredilmesi, bu kuruma duyulan güvenin büyüklüğünü ifade ediyor.