Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, TV100’de Kübra Par’ın gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplandırdı.
“Elbette ki zamanlamasını da manidar buluyorum yani bu olayda ülkemizin ve milletimizin huzuru ile yerli ve milli savunma sanayimiz hedef alınmıştır direkt. Özellikle de tabi TUSAŞ’ımız. Bizim savunma sanayimizin göz bebeği bir tesisimiz. Elbette ki bu saldırı bir tesadüf değil… Şu andaki savunma sanayi ihracatımıza bakıyoruz, mükemmel gelişmeler var. Bundan rahatsız olan birçok ülke var.”
“Şimdi tabii ki savunma sanayimizde her gün yeni bir ürün çıkıyor. Yani mükemmel gelişmeler var. Savunma sanayimizin her bir biriminde çok yoğun çalışmalar yapılıyor. Artık ülkemiz için ne kadar önemli olduklarının herkes çok farkında ve gece gündüz çalışıyorlar. Elbette ki en çok rahatsız eden ürünlerin insansız hava araçları olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da işte TUSAŞ bu konudan dolayı hedef olarak seçilmiş olabilir. Zaten hain terör örgütü de o açıklamasında bu TUSAŞ’ta üretilen hava araçlarının da kendilerine çok zarar verdiğine atıf yapmış. Bir de çok alçak bir şekilde burada ölen mühendislerimiz için sivil değillerdir nitelendirmesi yaptılar. Ben bir vatandaş olarak bundan çok rahatsız oldum mesela.”
“Bugün artık dünyada ben terörü anlayamıyorum, terörle ilgili yeteri kadar bilgim yok, daha fazla anlatırlarsa biz bunu anlayabiliriz gibi böyle çok saçma bir şeyi ben düşünmek dahi istemiyorum. Yani dünya yaklaşık 60 yıldır hep terörün içinde. Yani bugün İsveç’ten tutun Fransa İngiltere İspanya Terörden zarar görmeyen bir ülke var mı? İtalya, Kuzey Afrika’nın hepsi dolayısıyla bugün birisi çıkıp, ‘ben aslında teröristleri yargılayacağım fakat yeteri kadar bilgim yok. Onun için yapamıyorum;’ böyle bir şey olamaz. Biz yeteri kadar, bütün terör örgütleriyle ilgili her türlü bilgiyi bir kere kendi kamuoyumuzda zaten açıklıyoruz. Hiçbir saklımız gizlimiz yok. Biz çünkü şuna inanıyoruz. Bugün dünyada hiç kimse hiçbir şey saklayamaz. İyi veya kötü. Mutlaka ortaya çıkar. Bir gün, iki gün, üç gün. Dördüncü gün o ortadadır. Dolayısıyla öyle bir şeyi kabul etmiyorum. PYD’nin ne kadar terörist olduğunu biliyoruz. Kimlerle oturuyorlar, kalkıyorlar, ne yapıyorlar, hepsini biliyoruz. Takip ediyoruz çünkü. Yani onlar, ‘biz terör örgütü değiliz’ deyince terör örgütü olmama gibi bir şansları yok. Terör örgütü bunlar. Ya bu eylemlerden vazgeçecekler –PYD için söylüyorum– zaten öbürlerinin hiçbir şansı yok. PKK’nın hiçbir şansı yok. Eğer PYD, önce PKK ile ilgimiz yok diyor ama her dakika onlarla beraberler. Çünkü görüyoruz, tespit ediyoruz. Yani onlardan bir şey ispat etmelerini bile beklemiyoruz. Biz görüyoruz hepsini.”
“Bundan 5-6 ay önce şehitlerimiz olmuştu ve onun akabinde de özellikle Suriye’de PYD’ye çok ağır zayiat verdirdik ve sonra oradaki dostlarımıza da bunu paylaştık. ‘Bakın, lütfen bu adamlarınıza sahip olun. Olmazsanız, eğer canımız yanarsa canınızı çok feci yakarız.’ Zaten onların (ABD askerlerinin) bir zarar görmesini istemiyoruz. İkaz ediyoruz. Onlarla da bu konuda çok iyi bir ilişkimiz var. Bu iletişimde onlar günlük olarak zaten bize nerelerde bulunduğunu bildiriyorlar. Dolayısıyla o şekilde onlarla o iletişimi sürdürüyoruz. Şimdi bu olayda da (TUSAŞ’a terör saldırısı) tabii bu aslında ülkemizi çok canını yakan bir olay bize göre. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hakikaten çok üzücü bir olay. Tabii hepsi çok kahraman ama o bir tane kızımız, yani hakikaten çok üzüldük, çok üzücü bir şey ve hepsinin intikamını fazlasıyla aldık, öyle söyleyeyim. Yani biz zaten kendilerini ikaz etmiştik, canımız yanarsa çok feci şekilde canınızı yakacağız diye ve yaktık. Tekrar o yaptıkları bütün tesislerin hepsini yerle bir ettik. Bir daha yaparlarsa biz daha fazlasını yaparız. Artık onların kendi bileceği iş. Çok ağlıyorlar, sızlıyorlar falan ama tabii bir şey ifade etmiyor.”
“Hiçbir terör örgütü silah bırakmak için kurulmaz yani doğal olarak. Biz şimdi örgütü kuruyoruz, üç sene sonra da silah bırakacağız demez. Ama silah bıraktırılır. Ve bizlerin görevi, güvenlik güçlerinin görevi de bu terör örgütlerine silahları bıraktıracak usulleri, yöntemleri bulacağız, bunların üzerine şiddetle gideceğiz ve sonuçta silah bırakmak mecburiyetinde bırakacağız onları.”
“40 yıldır bu terörle mücadelemiz devam ediyor. Toplumumuz, Cumhuriyet’imiz daha uzun yıllar buna katlanamaz. Hakikaten uzun bir süre bu ve bu konuda düşündük, taşındık ve en sonunda bu kısa süreli operasyonlarımızın yerine uzun süreli ve kapsamlı operasyonlar yapmaya karar verdik. Şimdi biliyorsunuz eskiden Irak Kuzeyine her sene gidiyorduk. Mayıs ayında gidiyoruz işte mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım; kar yağıyor, biz geri geliyoruz. Biz geliyoruz, oraya terör örgütü tekrar geliyor. Biz öbür mayısta tekrar gidiyoruz. O gidiyor, o geliyor. Ve biz 2018 yılında karar verdik. Irak kuzeyine bir plan yaptık ve 2018 yılından beri girdiğimiz hiçbir yerden geri dönmedik. Gittiğimiz yerde kaldık. Onlar orada dururken, ertesi sene mart-nisan ayında bir başka bölgeye daha girdik. Ertesi sene mart-nisan’da bir başka bölgeye daha, bir başka bölgeye gittik, gittik, gittik; kilide geldik. Zap. Zap, PKK’nın kalbi. Yıllardır burada hazırlık yapıyorlar. Nasıl hazırlık yapıyorlar? Adamlar dağların, istisnasız bütün dağların içi iki katlı, üç katlı mağaralar. Kazmışlar adamlar orada. Bir yıllık, altı aylık, iki yıllık yiyecekler, su, bilmem ne, her şey içinde. Ve sonunda biz buraya geldik. İşte bunun adı kilit. PKK bir türlü anlayamadı burada başına geleni. Bir o uca girdik, bir bu uca girdik. Bir daha ikisine birden girdik, bir daha ikisine birden girdik. Sonunda sadece Zap bölgesi kaldı. Ve işte 2 yıl önce de Zap’a girdik. Tabii Zap’taki işimizin çok zor olduğunu biliyoruz. Çok çok çok zor, (Arazi yapısı anlamında) öyle söyleyeyim. Ama tabii ki Mehmetçiğin karşısında çok zor bir şey değil yani. Çok önemi arz etmiyor. Allah’a şükür bugün her yerde orada güvenliği sağladık. Ve şu anda temizlikle uğraşıyoruz. Bütün düzenlerini bozduk. Bütün bağlantılarını kopardık. İkmal bağlantıları, tamamen bitirdik. Artık örgüt ne yapacağız diye düşünüyorlar yani. Ne yapmamız lazım? Biz de onlara tabii kolayı söylüyoruz. Çok kolay; gelin Türk adaletine teslim olun, silahlarınızı bırakın, Hayatınızı kurtarın çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim olan herkes kendi hayatını kurtarıyor. Geçenlerde iki tane çocuk terörist kaçtı geldi teslim oldu. Yani o çocukları görünce hakikaten insanın yüreği parçalanıyor. Yani böyle bir şey olamaz. Dünyadan bir haberler. Onları ailelerine kavuşturmak için her şeyi yaptık. Teslim olan herkes zaten ailesine kavuşuyor. Diyarbakır annelerinin çektiklerini hepimiz biliyoruz. Yani onlara nasıl bir katkı sağlayabilirizin peşindeyiz. Bütün uğraşımız, o insanların yıllardır kaçırılmış çocuklarını bir an önce kurtarıp, götürüp ailesine teslim edince büyük memnuniyet duyuyoruz.”
“Bilmiyorum, o bölgeye gidip gelebiliyor musunuz? Yani gitmiyorsanız da mutlaka gitmenizi tavsiye ediyorum. Ben daha çok Şırnak’la ve Hakkari’yle ilgileniyorum çünkü yaklaşık 30 yıldır o bölgedeki kardeşlerimle hep beraber oluyorum. Ne yapabilirim? Onlara her gün, onlara daha fazla neler sağlayabiliriz? Onun peşinde koşturuyoruz. İnşallah daha elimizden gelen daha fazla gayreti de göstermeye devam edeceğiz. Oradaki insanlar her şeyin en iyisine layık. Ve çok daha fazlasını hak ettiklerine de inanıyorum. Çok basit birkaç tane örnek vereceğim size. Şu anda Hakkari’de Hakkari kadın futbol takımı var Hakkari Spor; Süper Lig’de oynuyor. Bugün Türkiye’deki birçok büyük şehirde bile Süper Lig’de oynayan takım yok ve bunlar 3-4 senedir Süper Lig’de oynuyorlar. Mesela Yüksekova kadın futbol takımı var. Onlara da yardımcı olmaya çalışıyoruz. Onlar geçen sene İkinci Lig’in şampiyonu oldular. Bu sene Birinci Lig’de oynuyorlar ve şu anda liderler hem de açık ara liderler. İnşallah onları da bu sene Süper Lig’e çıkartmak için elimizden geleni gayreti göstereceğiz. Devletimiz hem Hakkari’mize hem Şırnak’ımıza her bir konuda elinden gelen her türlü desteği sağlıyor. Yani oralardaki gençlik merkezleri; geçenlerde Yüksekova’daydık. Yüksekova Gençlik Merkezi’ne Aile Sosyal Politikalar Bakanımızla birlikte gittik. O da çok destek oluyor sağ olsun. Gençlik merkezine gittik, müzik bölümünü bir ziyaret edelim dedik. İçeride belki yüzden fazla genç var, 30 tane gitarist, bilmem kaç tane piyanist. Şaşırdım kaldım. Şırnak, geçen hafta boksör kızımız dünya şampiyonu oldu. Bir hafta önce halterci evladımız, erkek, Avrupa şampiyonu oldu. Müthiş, yani çok gurur duyuyoruz.”
“Trump, daha önceki başkanlığı döneminde Suriye’den askeri çekmek için 3 defa talimat verdi fakat işte o zaman yine bu tam seçimlerin arifesiydi, öyle kaldı o. Ben şahsen Sayın Trump’ın bu dönemde şiddetle bunun üstünde duracağını ve Suriye’den, bölgeden Amerikan askerlerini çekebileceğini değerlendiriyorum çünkü artık Amerika’nın daha büyük işleri var. Amerika PYD ile ortaklık yapıp orada üç tane; olmayan bir DEAŞ’ın peşinde, hayali bir DEAŞ’ın peşinde koşuyorlar. Hol Kampı’nda işte 30-40 bin tane yakalanmış aileler, kadınlar, çocuklar dolu. Bununla orada günlerini geçiriyorlar. Böyle bir şey olamaz yani. Dolayısıyla ben şahsen bunun olabileceğini değerlendiriyorum.”
“Türkiye her zaman böyle bir durumla karşılaşabileceğinin bilincinde ve artık Türkiye bir bölgesel güçtür. Yani Amerikalı dostlarımızla da bunları konuşuyoruz. ‘Siz bir global güçsünüz, sizin dünyada bölgesel güçlerle ortak çalışmaya ihtiyacınız var’ diyoruz. ‘Bu bölgede çalışacağınız tek bölgesel güç de biziz. Başka da bir alternatifiniz yok.’ İnşallah bu dönemdeki yöneticiler bunları anlayıp Türkiye’nin konumunun, gücünün daha farkına varıp; farkındalar tabii de yani anlayıp o terör örgütleriyle beraber çalışmayı bırakacaklarını değerlendiriyorum şahsen.”
“Şimdi bir defa Esed açısından bence çok olumlu bir şey. Esed’in şu anda kendisine ait bir nüfusu yok orada yani bir Nusayri nüfus kalmadı dolayısıyla yarın eğer bir Suriye devleti kalacaksa, zaten vatandaşların hepsi bunlar, başka kimse yok orada. Bir hiç kabul etmediği Kürtler var –PYD’yi söylemiyorum, bunlar asla olamaz– ama orada gerçekten vatandaşlığını koruyan, korumaya gayret eden ve inanıyorum ki ileride Türkiye ile dost da olabilecek bir Kürt nüfus var. Bunlar zaten hem PYD’ye karşı hem PKK’ya karşı. Zaten Suriye’yi bunlar oluşturacak, başka kim oluşturacak? Bugün ÖSO dediğiniz Özgür Suriye Ordusu, zaten yarın da Suriye Cumhuriyeti’nin ordusu olacak. Yani bunları çok iyi düşünüp konuşmak lazım.”
“İnanılmaz bir sınır fiziki güvenlik sistemimiz var. Burada gene bizim savunma sanayimizin çok büyük rolü var. Yani oradaki birçok ürünlerin, hemen hemen kullandığımız tamamı yerli ve millî savunma sanayimizin ürettiği ürünleri kullanıyoruz ama bunlara ilave olarak şu anda 4 metrelik bir duvar var. Duvarın üstünde bir 80 metrelik jiletli tel örgülerinden oluşan bir sistem var. Onların önünde veya arkasında 7 metre, şu anda 4 metre derinliğinde, 4 metre genişliğinde bir hendek var. Yani biz şöyle söylüyoruz her zaman, Türkiye’de iyi niyetli, hakikaten gördüğü zaman hudutlarında ve oradaki Mehmetçikleriyle gurur duyacağına inanan kim olursa olsun hudutlarımız serbest. Gidip gezdirebiliriz, orada kalabilirler, hiçbir sorun yok. Hiç kimsenin geçmesi mümkün değil. Bu kadar net söylüyorum. Geçmesi mümkün değil. Ve oralarda hep sahte, eski, başka hudutlardaki görüntüleri alıyorlar, güya Türkiye’deymiş gibi. Yani onları yayınlananlar da dahil hep teklif ediyoruz. Buyurun gelin, götürelim sizi. Bakın görün, siz geçebileceğinize inanıyorsanız sizi karşıya geçirelim, bir geçin bu tarafa. Ama daha böyle birisi çıkmadı.”
“Şu anda zaten Amerikalı dostlarımızla ilişkilerimiz çok olumlu. Gerileme olmaz, daha ileri gidebilir diye değerlendiriyorum. 40 tane F-16 Viper almak istiyoruz ve alınacak. Sözleşmeleri de imzalandı. Bundan sonra şimdi bu Eurofighter Tayfun uçaklarından yeni bir 40 tane alacağız. Almanya çok uzun zamandır direniyor vermemek için ama sonunda yine NATO’daki dostlarımız; İngiltere’dir, İtalya’dır, İspanya’dır; bunların da olumlu katkılarıyla Almanya da en son olumlu cevap verdi.”
“Hukuki bir süreç var ve bu hukuki süreç 2 ay 10 gün sürüyor. 30 Ağustos’ta Teğmenler mezun oldu ve o gün zaten harp okullarıyla ilişkileri kesilmişti. 15 gün de mehil müddetleri vardı, 15 Eylül’de onlar kendi sınıf okullarında göreve başladılar. Dolayısıyla 2 ay 10 günlük süreç 15 Eylül’de başladı. 15 Eylül’ün üzerine 2 ay 10 gün koyuyoruz; 15 Ekim, 15 Kasım, 25 Kasım. Demek ki bir defa toplum olarak 25 Kasım’a kadar sabırla beklememiz lazım ama Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bizim bu tip olaylara bakışımız, daima disiplin anlayışımız birinci plandadır. Kararı Yüksek Disiplin Kurulunda vereceğiz.”
“Türkiye için çok önemli çünkü Osmanlı İmparatorluğu döneminde çok uzun yıllar Somali’de çok ciddi yerleşimimiz olmuş bizim ve Somali halkı Osmanlı’yı çok iyi tanıyor. Ve Osmanlı’nın orada kendileriyle olan ilişkilerinden de son derece memnun. Hem tarih kitaplarından okuyorlar hem de işte Atatürk’ün, kendilerine gelen bilgilerle bunları biliyorlar. Somali ile çok iyi ilişkilerimiz var. Eğitim, danışmanlık hizmetlerini yapıyoruz. Orada bir harp okulu işletiyoruz biz. Bir subay okulu işletiyoruz biz ve orada şimdi tabi bu DEAŞ’ın başka bir kolu orada Somali’de aynı şekilde aşırı dinci El Şabab örgütü. Onlar şimdi El Şabap da demiyorlar, Havarciş diyorlar, değiştirdiler onu. Fakat bunlarla mücadelede, bunların eğitime ihtiyacı vardı. İşte biz şimdi onların bu teröristlerle mücadele edecek birliklerini eğittik. Çok da başarılı oldular. İlişkilerimiz çok olumlu şekilde gelişiyor… Biz başka ülkeler gibi sömürgeci bir ülke değiliz. Yani biz şimdi bir ülkeye gidelim hemen yarın da oradan buraya ne getireceğiz gemiye yükleyip böyle bir şey düşünmüyoruz tabii ki. Biz önce yardım ediyoruz. Onları kendi ayakları üzerinde durabilecek vaziyete getiriyoruz. Aksi takdirde şimdi yani bu birkaç tane ülkeyle ilişkilerimiz var, yoksa bu ülkelerin hepsi çok kısa zamanda bu DEAŞ görüşlü terörist organizasyonların eline geçebilir. Yani büyük bir tehlikeyi önlüyoruz aslında.”
“Somalili dostlarımız kendilerinin orada doğal kaynakların olduğu bilgilerinin olduğunu, bizim onlara yardım etmemizi istedikleri için Türkiye de böyle bir karar aldı. Orada bir doğal gaz arama faaliyeti yapılıyor. İnşallah da olumlu sonuçlar çıkar diye düşünüyoruz. Çünkü oradaki insanların çok ihtiyacı var.”