Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Beraberinde Bakan Yardımcısı Şuay Alpay ile Türk Havacılık Uzay Sanayii Yönetim Zirvesi’ne Katıldı
“Dönüşümün Liderleri: Geleceği Yeniden Şekillendiriyoruz” temasıyla düzenlenen zirvede açılış konuşması yapan Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, şunları söyledi:
PİLOTLAR GÜNÜ’NÜ KUTLUYORUM
“Türk savunma sanayinin öncü kuruluşlarından biri olan TUSAŞ’ımızın yönetim zirvesi münasebetiyle sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyduğumu özellikle belirtmek istiyorum. Sözlerimin başında, ‘26 Nisan Dünya Pilotlar Günü’ vesilesiyle gök vatanımızın güvenliği, asil milletimizin huzuru için mesai mefhumu gözetmeden görev yapan başta kahraman pilotlarımız olmak üzere tüm pilotlarımızın “Pilotlar Günü”nü en içten duygularımla kutluyorum.”
BU ZİRVENİN YENİ BİR FARKINDALIK OLUŞTURACAĞINA İNANIYORUM
“Dönüşümün Liderleri: Geleceği Yeniden Şekillendiriyoruz” temasıyla düzenlenen Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Yönetim Zirvesi’nin; sahip olduğumuz stratejik vizyon ile millî iradeyi içinde barındıran güçlü duruşumuzu bir kez daha ortaya koyacağına, ülkemizin yaşadığı teknolojik gelişim ile birlikte zihniyet dönüşümüne ilişkin yeni bir farkındalık oluşturacağına inanıyorum. Bu vesileyle, düzenlenen zirvenin ülkemize, asil milletimize ve TUSAŞ’ımıza hayırlı uğurlu olmasını ve geleceğimize ışık tutacak nice güzide fikirlere katkı sağlamasını diliyorum.
Savunma ve güvenlik konusu, bireyler, toplumlar ve ülkeler için her zaman büyük önem arz etmiştir. Özellikle dünya savaşlarından ve soğuk savaş olarak adlandırılan dönemden sonra yaşanan çok boyutlu gelişmeler ile artan risk ve tehditler, günümüz güvenlik ortamını daha karmaşık ve kritik bir hâle getirmiştir. Böylesine hassas bir dönemde ulusal güvenlik konusu ile onun ayrılmaz parçası olan yerli ve millî savunma sanayinin önemi de her geçen gün daha fazla artmaktadır.
Uzun yıllar savunma sanayinde büyük ölçüde tedarikçi olan Türkiye, hayal dahi edilemeyen büyük projeleri Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tam bağımsızlık ülküsüyle hayata geçirmiştir. Bu kapsamda atılan isabetli adımlar ve yapılan kapsamlı yatırımlarla ülkemiz, savunma sanayi alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri hâline gelmiştir.
Yaşadığımız bu değişim ve gelişim ülkemizin:
– Yeni nesil harp konseptleri üreten bir strateji merkezine,
– Ekonomi ve diplomasiyi maharetle meczeden küresel düzeyde sinerjik bir etki gücüne,
– Nihayetinde bir üretim hattından, millî gururumuza ilham veren Türk mühendisliği gerçeğine dönüşümünün simgesi olmuştur.
Zira gelinen aşamada şu net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki teknoloji üretiminin en stratejik girdisi artık ham madde değil, insan kaynağıdır. Tam da bu yüzden, bu dönüşümün merkezinde teknoloji kadar vizyoner bir perspektif, genç akıl ve millî bir heyecan bulunmaktadır.”
SAVUNMA SANAYİMİZ, TERÖRLE MÜCADELEDE MÜSTESNA KATKILAR SAĞLADI
“Bugün ülkemiz insansız kara, deniz ve hava araçlarından helikopterlere, silah ve mühimmattan füzelere, hava savunma sistemlerinden elektronik harp sistemlerine kadar çok geniş bir yelpazede ihtiyacımız olan sistemleri kendi imkânlarımızla tasarlayıp geliştiriyor, hatta ihraç ediyor.
Nitekim yerli ve millî savunma sanayimiz; en başta yurt içinde ve sınır ötesinde büyük bir başarı ile icra edilen terörle mücadele harekâtlarında ordumuza müstesna katkılar sağlamıştır. Personelimizin kahramanlığı ve savunma sanayimizin sağladığı teknolojik kabiliyetlerin bir araya gelmesiyle kahraman ordumuz, harekât sahasında büyük bir üstünlük sağlamış ve terör örgütüne ağır darbeler vurmuştur. Bugün PKK / PYD/YPG/SDG terör örgütünün hareket kabiliyetinin bitme noktasına getirilmesinde de bu durum açıkça görülmektedir. Savunma sanayimiz terörle mücadelenin yanında;
– Mavi ve Gök Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin kararlılıkla korunmasında,
– Başta dost ve kardeşlerimizin haklı davalarına verilen destek olmak üzere birçok coğrafyada Türk Silahlı Kuvvetlerimizin üstlendiği görevleri başarıyla yerine getirmesinde yerli ve millî imkânlar ile üretilen savunma sanayi ürünlerimizin katkısı açıkça görülmektedir.
Öyle ki;
– Azerbaycan’dan Endonezya’ya, Katar’dan Polonya’ya kadar uzanan dünyanın hemen her coğrafyasında Türk savunma sanayi ürünleri hem etkin bir şekilde kullanılıyor hem de ortak projelerin bir parçası hâline geliyor.
– Aynı şekilde NATO ve diğer platformlarda edindiğimiz tecrübeler sayesinde, standardizasyon ve entegrasyon yetkinliğimiz sürekli gelişiyor.
– Öte yandan Avrupa ülkelerinin artan savunma yatırımı ve güvenlik kaygıları çerçevesinde tedarik zincirlerini çeşitlendirme ve dışa bağımlılığı azaltma yönündeki eğilimleri Türk firmalarına ortak üretim teknoloji transferi ve ihracat imkânı hususlarında zemin hazırlıyor. Bu sayede ülkemiz; ekonomik kazançla birlikte teknolojik ilerleme elde ederken, kurduğu diplomatik derin bağlarla dünya güvenlik mimarisi içinde yerini ve jeopolitik pozisyonunu da güçlendiriyor. Çok şükür ki dünya çapında talep gören gelişmiş silah sistemlerimizin kardeş, dost ve müttefik ülkelere ihracıyla Türk savunma sanayi uluslararası ekosistemin de başat tedarikçilerinden biri hâline gelmiştir. Savunma sanayinde ulaştığımız bu üstün seviye, bizler için bir gurur kaynağıdır. Elbette ki bu seviyeye gelmemizin ana aktörleri; Savunma Sanayii Başkanlığımız ile hemen her platformda en gelişmiş yerli ve millî ürünleri tasarlayıp üreten ve sürekli olarak kendilerini yenileri ile geliştiren birbirinden değerli firmalarımızdır.”
TUSAŞ EN KRİTİK PAYDAŞLARDAN OLDU
“Türkiye’nin bağımsızlığına katkı sunan savunma sanayimiz güçlü altyapısı, sürdürülebilir ekosistemi, kalifiye personeli, geniş istihdam olanakları ve büyük projeleri ile bölgesinde ve dünyada rol model durumundadır. Ülkemizin yükselen markası, tam bağımsızlık ülkümüzün lokomotifi, yerli-millî savunma sanayimizin güzide temsilcisi TUSAŞ’ımız da bu sürecin en kritik paydaşlarından biri olmuştur. Nitekim TUSAŞ’ımız, başta millî muharip uçağımız KAAN olmak üzere, Hürjet, Hürkuş, Aksungur ve Anka İHA’larımız gibi savunma sanayimizin gözbebeği birbirinden değerli sistemleri üretmektedir. Bu çabalarıyla TUSAŞ’ın; Aselsan, Roketsan, MKE ve Asfat’la birlikte dünyanın en iyi savunma sanayi şirketlerinin yer aldığı “Defence News Top 100” listesine girmesi bizleri gururlandırmıştır. Tüm bu başarılar göstermektedir ki artık Türk savunma sanayii, dünyadaki stratejik dengeleri etkileyen ve buna yön veren bir güç hâline gelmiştir.”
BU VİZYONUN ADI TÜRKİYE YÜZYILI’DIR
“Günümüz dünyasında dengeler; yaşanan jeopolitik gelişmeler ve teknolojik yenilikler nedeniyle sürekli değişiyor. Bu süreçte artan tehdit türleri ve konjonktürel paradigma bizlere sadece olup biteni izleyen değil, değişime hızlıca uyum sağlayan, hatta öncü bir şekilde yön veren bir duruş benimsememiz gerektiğini gösteriyor. Bunun bilincinde olarak benimsediğimiz vizyonun adı; Kaan’dır, Altay’dır, Kızılelma’dır, Göktürk’tür, Anka’dır, Siper’dir, Sungur’dur, Korkut’tur, Milgem’dir, Milden’dir. Esasen bu vizyonun adı Türkiye Yüzyılı’dır. Cumhuriyetimizin ikinci asrında bu kutlu hedeflerimize ulaşmak istiyorsak hayallerimizi ve buna bağlı olarak çabalarımızı en üst seviyede tutmak, kararlılıkla ve inançla yolumuza devam etmek zorundayız. İşte tam da bu yüzden ülkemizin teknoloji ve savunma sanayide kendini sürekli yenilemesi, kahraman ordumuzun değişen harp teknolojisine adapte olması ve bu süreci stratejik bir vizyonla yönetmesi hayati önem taşıyor.”
GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİNİ ÖNGÖRMEK ÜLKEMİZİ BİR ADIM ÖNDE TUTACAKTIR
“Burada özellikle TUSAŞ’ımızın ana faaliyet sahası olan havacılık ve uzay sanayine dikkat çekmek isterim. Malumlarınız olduğu üzere içinde bulunduğumuz süreçte ülkelerin hava gücü, savunma kabiliyeti ve etkinliği açısından çarpan etkisi yaratan en önemli unsurlardan biridir. Hava üstünlüğünü sağlayan ülkeler; sadece muharebe sahasında değil aynı zamanda diplomasi masasında da söz sahibi olabilmektedirler. Nitekim Türk Hava Kuvvetlerimiz, köklü tarihi ve başarılarıyla gurur duyduğumuz bir geçmişe sahiptir. Bugün de Hava Kuvvetlerimizin sahip olduğu bu eşsiz mirası TUSAŞ gibi güzide kuruluşlarımızın öncülüğünde modern hava teknolojileri ve savunma sanayindeki yerli ve millî atılımlarımızla taçlandırıyoruz. Elbette ki katetmemiz gereken daha çok mesafeler olduğunun bilincindeyiz ve bu konuda proaktif bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu alanda yaşanan baş döndürücü gelişmeler, bizlere çok açık bir mesaj veriyor: Günümüzün icap ettirdiği sistemleri üretirken geleceğin teknolojilerini öngörüp buna şimdiden vakıf olmak, ülkemizi daima bir adım önde tutacaktır. Bu çerçevede teknoloji alanındaki değişim ve dönüşüme ayak uydurmak, ilgili konseptlere yön vermek ve geleceğimizi buna göre en üst seviyede hazırlamak için derinlikli bir vizyona sahip olmalıyız. Başarının bir varış değil bir yolculuk olduğunun bilinciyle savunma sanayinde ulaştığımız bu seviyeyi, en yukarılara taşımak, yegâne hedefimizdir.”