Nedendir bilmiyorum; Balkanlar’dan İran’a kadar olan coğrafyada yaşayan insanların benzer genlere sahip olduğunu düşünürüm.
“Bildiğin bir şey varsa söyle” diyenler için elimde veya duyduğum hiçbir bilimsel araştırma sonucu yok.
“Hissediyorum” desem belki daha doğru bir ifade olur.
5 asır bir arada yaşayan insanlarda benzer genler olabilir mi?
Genleri bilemem ama benzer bir kültürün birbirine benzeyen insanlar ortaya çıkardığı kesin.
Nedir o zaman Türkiye ile Yunanistan arasında süregiden bu gerginliğin sebebi?
Yunanlılar Cihat Amiral’i neden hedef tahtasına koydu?
PAPA VE TÜRKİYE
İtalyanların güne genelde Papa ile başladığını biliyorum.
Takip edebildiğim kadarıyla Yunanlılar da güne Türkiye ile başlıyor.
İtalya’da Papa’dan; Yunanistan’da Türkiye’den bahsedilmeyen basın yayın organı (magazin basınından söz etmiyoruz elbette) yok gibi.
YUNANİSTAN’DAKİ TÜRKİYE KARŞITLIĞINI ANLAMAK İÇİN ŞİFREYİ GİRMEK GEREKİYOR
Yunanistan’daki bu büyük Türkiye ilgisi, “Türkiye karşıtlığı“ndan kaynaklanıyor ne yazık ki.
Bu karşıtlık (düşmanlık kelimesi beni üzdüğü için kullanmayacağım) aslında 29 Mayıs 1453’te Bizans’ın “Konstantinopolis” adını verdiği İstanbul’un Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesiyle başlıyor.
Ortodoks Hıristiyanlığının en eski merkezi olduğu için Ortodoks Kilisesi, üzerindeki şoku attıktan sonra İstanbul’u Türklerden geri alabilmek adına bazı stratejiler hazırlar ve bu stratejiler üzerinden yürütülen gizli ve açık faaliyetler günümüze kadar gelir.
ŞİFRE: MEGALO İDEA
Yunanlıların “Megalo İdea”sı (Megali İdea-Türkçede “Büyük Fikir” anlamına geliyor) da işte bu stratejilerin “görünür” olanı.
Megalo İdea, İstanbul’u Türklerden almakla kalmayıp tüm Adalar Denizi’ni (Yunancada Ege-Aigaío) Anadolu’nun belirli bölümleri ile Kıbrıs adasının tamamını da alarak yeniden büyük bir imparatorluk kurulmasını hedefliyor.
Yunan Başbakanı Venizelos’tan önce Megalo İdea için en fazla çalışan ve ilk Megalo İdea haritasını yayınlayan kişi, Yunan tarihinin ünlü şairi ve ulusal kahramanı Rigas Ferreros idi.
Cihat Amiral’in son kitabı “Yunanistan Talepleri (Ege Sorunları) Soru ve Cevaplarla” isimli kitaptan aynen aktaracak olursak Megalo İdea şu maddeleri içeriyor:
1) Yunanistan bağımsızlığını ilan edecektir.
2) Batı Trakya ve Selanik Türklerden ne pahasına olursa olsun alınacaktır.
3) Ege Adaları Yunanistan’a verilecektir.
4) 12 Ada’nın tamamı Yunanistan’a verilecektir.
5) Batı Anadolu Yunanistan’a verilecektir.
6) Pontus Rum Devleti kurulacaktır.
7) Kıbrıs tamamen Rumlara bırakılacaktır.
8) Girit, İmroz ve Bozcaada Yunanistan’a verilecektir.
9) Son olarak İstanbul Türklerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak ve Megalo İdea gerçekleştirilecektir.
Maddelere dikkat edildiğinde, Yunanistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 3 Şubat 1830 tarihinden itibaren (Osmanlı Devleti Yunanistan’ın bağımsızlığını 24 Nisan 1830’da kabul etti) Megalo İdea yolunda ciddi aşama kaydettiğini söylemek mümkün.
İKİ ÜLKEYİ MEMNUN EDECEK BİR ÇÖZÜM MÜMKÜN MÜ?
Elbette “umutsuzluk” insana yakışan bir tavır değil ancak Yunanistan Megalo İdea’dan bir adım geri atacak gibi görünmüyor.
Bir tarafta 83 milyonluk dev Türkiye, diğer tarafta 11 milyona yakın nüfusuyla Yunanistan.
Geçenlerde bir yazımızın sonunda, “Yaz yaklaşırken hava ile birlikte Ege ve Akdeniz de ısınmaya başlıyor” demiştik.
Bu öngörümüze karşı Yunan basın yayın organlarından biri şöyle bir yorum yapmış:
“Son saatlerde Türk basın yayını özellikle savaş düzeyinde makaleler yayınlıyor. Komşu ülkedeki birçok basın yayın organının Erdoğan Rejimi tarafından kontrol edildiğini unutmamamız gerekiyor. Türkler ne söylüyor? ‘İki ülke arasında sıcak bir çatışma senaryosu gerçekçi bir senaryo olarak gözüküyor. Yaz yaklaştıkça Ege ve Doğu Akdeniz’de ortam daha da ısınacak.’ Şu çok açık ki Türk basınında geçen bu ifadeler sadece ortak görüşü yansıtmıyor aynı zamanda asgari liderlerin görüşlerini de yansıtıyor.”
Bu noktada insanın aklına geçmişte yaşanan birtakım can sıkıcı olaylar geliyor.
İki ülke arasında veya iki ülkenin de içinde olduğu anlaşmalar, antlaşmalar var imzalanan.
Nedir? Lozan Antlaşması…
Nedir? Zürih ve Londra Antlaşması…
Sonuç: Lozan’a rağmen askeri üsse dönüştürülen adalar; Lozan’a rağmen Yunanistan tarafından işgal edilen adalar, adacıklar, kayalıklar…
Zürih ve Londra Antlaşması’na rağmen Kıbrıs’ta gerçekleştirilmeye çalışılan ENOSİS yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması ve bunun için uygulamaya konan Akritas Planı…
Şimdi herkesin elini vicdanına koymasını ve vicdanıyla bir değerlendirme yapmasını istirham ediyoruz; tabii Yunan meslektaşlarımızın da…
Geçmişte ve bugün yaşananları hatırlayıp değerlendirdiğimizde, Yunanistan’ın halihazırdaki tutumunu da göz önüne aldığımızda, Ege ve Akdeniz’in daha da ısınacağını söylemek bir kehanet veya tehdit midir?
Türklerin bir sözü vardır; “Görünen köy kılavuz istemez” diye; mutlaka Yunanlıların da vardır benzer bir özdeyişi.
Dün (10 Mayıs 2020) meslek büyüklerimizden Ardan Zentürk’ün sosyal medya paylaşımında gördüm; Yunanistan, Suriye Özel Temsilcisi atamış!
Yunanistan bırakın Türkiye ile anlaşmayı, paylaşmayı; hâlâ “Türkiye’nin nerede karşısına çıkabilirim, Türkiye’ye nasıl zarar verebilirim”in peşinde.
Sevgili Yunanlı meslektaşlarım, lütfen söyler misiniz bize, “Ege ve Doğu Akdeniz nasıl ısınmayacak bu koşullarda?”
Elbette Türkiye kayıtsız-şartsız Yunanistan’a her istediğini verirse (ki bu Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ortadan kalkması, tarih sahnesinden silinmesi anlamına gelir) o zaman serin serin dolaşırız her yerde, hep birlikte.
CİHAT AMİRAL NEDEN YUNANLILARIN HEDEFİNDE?
Gelelim bu önemli sorunun cevabına.
Hem Türk, hem de Yunan basınında çok yazıldı, çizildi.
Cihat Amiral’in “Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı” adlı kitabı, Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz anlaşmasına hukuki alt yapı oluşturacak nitelikte bilgi, belge, içtihat ve yorumları içeriyor.
Her iki ülkede yaygın kanı, Türkiye ile Libya arasında imzalanan tarihi deniz anlaşmasının mimarının Cihat Amiral olduğu yönünde.
Bu deniz anlaşması Yunanistan’ın planlarını öylesine alt üst etti ki Cihat Amiral’i neredeyse “baş düşman” ilan edecek Yunanlılar.
Ve Cihat Amiral’in “Yunanistan Talepleri (Ege Sorunları) Soru ve Cevaplarla” isimli yeni kitabı, Türk Tarih Kurumu tarafından basıldı.
Son derece kaliteli kuşeli kağıda basılan kitap, muhtemelen maliyetine satılıyor ve kitabın telif geliri de İstanbul’daki Deniz Müzesi Komutanlığına bağışlandı.
İşte bu kitap da Yunanlıların Cihat Amiral’i daha uzun süre hedef tahtasında tutmasına yol açacak gibi çünkü “Büyük Yunan Oyunu“nu deşifre ediyor.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklar hakkında bugüne kadar elbette pek çok bilim insanı, asker ve siyasetçi çeşitli çalışmalar, çeşitli yorumlar yaptı.
Cihat Amiral’in bu derece etkili olmasının altında, ortaya koyduğu son derece sağlam hukukî argümanlar ve bu argümanlar karşısında karşı tarafın bir anlamda çaresizliği yatıyor.
MEGALI İDEA NE KADAR GERÇEKÇİ?
Belli ki Yunanistan’da en azından devleti yöneten kesim, “Ne olursa olsun, Megalo İdea” diyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen Kurtuluş mücadelesi, Yunanistan’ın “Megalo İdea”sına vurulan ilk ve en büyük darbe oldu.
Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan’da açılması da çok net bir mesajdı.
Yunanlılar, Kıbrıs’ta da denedi ve bu deneme de onlara çok pahalıya mal oldu.
Yunanistan’ın Türkiye’yi denizlerden kuşatma altına alma ve Türkiye’nin hayati çıkarlarına taş koyma planı, Türkiye-Libya arasındaki deniz anlaşmasıyla suya düştü.
Şimdi Adalar (Ege) Denizi’nde tehlikeli bir oyun oynuyor Yunanistan ancak gerek askerî gerekse uluslararası hukuk kapsamında olaya bakınca, bu oyunu kazanma şansı yok.
Şimdi Yunanlı meslektaşlarım yine “Türk basını tehdit içeren ifadeler kullandı” diyecek.
Bizler gazeteciyiz; olayları izler, analiz eder haberimizi yaparız ve tabii gerekiyorsa yorumumuzu da.
Bu satırları yazan kişi olarak ne Yunanistan’a ne de Yunanlılara karşı olumsuz bir bakışım yok; yazımın birinci bölümünde zaten Yunanistan seyahatinden ne kadar memnun döndüğümü de belirtmiştim.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlarından rahmetli Bülent Ecevit de gazeteci kökenliydi ve gerçek bir Yunan dostuydu.
Hatta 1947 yılında, Türk-Yunan dostluğunu içeren bir şiir de yazmıştı ama ülkesinin ve milletinin çıkarlarını korumak zorunda olan bir devlet adamı olarak gerekeni yaptı ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın emrini verdi.
Şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: Savaş kime kazandırır, barış kime kazandırır?
Ben “Barış”ın her iki ülkeye de çok şey kazandıracağını düşünenlerdenim.
Yunanistan Türkiye’yi “Osmanlıcılık”la suçlamak yerine “Megalo İdea”dan vazgeçse, iki ülke başta turizm olmak üzere pek çok alanda stratejik ortaklık yapsa ve her iki ülke de birbirlerinin “anlaşmalarla kayıt altına alınmış” haklarına saygı gösterse her şey daha güzel olmaz mı?
Biz Yunanistan’a gidip Sirtaki oynasak; Yunanlılar Türkiye’ye gelip Harmandalı oynasa?
Azerbaycan’daki kardeşlerimiz de Yunan turistlere İzmir Marşı çalmak zorunda hissetmese kendisini…
Hoş olmaz mı?
YAZININ 1’İNCİ BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN: