Sovyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılmasının ardından tekrar bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın yeni dönemdeki 1’inci Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, ölümünün 20’nci yıl dönümünde Ankara’da da anıldı.
Anma töreni, saygı duruşunun arından Türkiye ve Azerbaycan milli marşlarının okunması ile başladı.
Törende, Ebulfez Elçibey’in “Millete hitabını” içeren metin okundu.
Elçibey, Azerbaycan Türk Cumhuriyeti’nin 20’inci yüzyıldaki büyük lideriydi.
“HALKINDAN BÜYÜK DESTEK GÖRDÜ”
Ebulfez Elçibey, Nahçıvan’ın Keleki kasabasında doğdu.
Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Elçibey, 1970’li yıllarda eski SSCB topraklarına dâhil olan Azerbaycan’ın bağımsızlığı için mücadele etti.
1976 yılında Sovyetlere karşı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.
Ebulfez Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda öncülük eti ve halktan büyük destek gördü.
Elçibey, aktif siyasi hayatına 1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi’nin (AHCP) başına geçerek başladı.
Azerbaycan, SSCB’nin 1990’da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti.
Ebulfez Elçibey, 7 Haziran 1992’de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bu yeni dönemdeki ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Hayatı boyunca Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey, 22 Ağustos 2000’de tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Elçibey kendisini şöyle tanımlıyordu:
“Üzülerek belirtmeliyim ki, çoğumuz idealizmin mahiyetini bilmiyoruz, çünkü hepimize materyalizm öğretmişler. Doğrudur, ben de idealist felsefeyi öylece fazla bilmiyorum, ancak ruhen ve manen idealistim. Hayatımda en hoş günlerimden biri 1989 yılı 16 Temmuz’unda Azerbaycan Halk Cephesi’nin kurulması ve ona başkan olmamdır.“
“TÜRK DÜNYAYA YENİ BİR MEDENİYET GETİRECEKTİR”
Ebulfez Elçibey, vefatından bir kaç gün önce tüm Türk Gençlerine şöyle seslendi:
“Genç Türk! Büyük gelecek senindir! Sen kendin buna zamanın hükmü ve kararlarıyla, şartlarıyla hazırlanıyorsun. Bu hazırlık doğal bir hazırlıktır! Bunu yerine getirmek için milyonlarca Türk genci bu hedefe yürüyecek. Bu hedefe ulaşmak için iradenle çalışacaksın, dünya ilmini elinde tutup, büyük medeniyetler kurup isteğine ulaşacaksın. Bütün Büyük harekâtlar, yürüyüşler hedefe ulaşmak için bir sevda olacaktır. Sonuçta ise Büyük medeniyet kurmak olacaktır. Bütün insanlık tarih boyu ilerlemiş ve sonuçta ise bir medeniyet kurulmuştur. Türk dünyaya yeni bir medeniyet getirecektir. O medeniyete ben şimdiden ″Hoş geldin!” diyorum! Sana uğurlar olsun, ulu TÜRK!”
Aynı büyük insan yine aynı tarihte bu sefer Azerbaycan Gençliğine de ayrıca sesleniyor ve Azerbaycan gençliğinin vazifelerini bildiriyordu:
“Azerbaycan Genci! Sen bilmelisin ki, Türk gençliğinden ayrı değilsin. Önünde Büyük hedefler, ağır vazifelerin bulunmakta. Omuzlarında ağır bir yük-dev yükü var. Ancak sen onu taşımaya onu taşımaya gücün yeter. Senin öyle bir gücün var ki, devlerin taşıyamayacağı yükü sen taşıyabileceksin. Senin damarlarındaki kan öyle kudretli bir kandır ki, her zorluğun üstesinden kolaylıkla gelebilirsin! Bunu sadece senin istemen lazımdır. Karabağ’ı sen özgürleştireceksin! Azerbaycan’ı sen birleştireceksin! Ben buna eminim ve çok da inanıyorum! Azerbaycan’da öyle bir genç bulunmaz ki, Karabağ’ın özgürlüğünü, Azerbaycan’ın bütünlüğünü istemesin. Milletin bu arzusunu yerine getireceksiniz. Size uğurlar-şans diliyorum. Tanrı yardımcınız olsun!”