Atina Pantion Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Dimitris Christopoulos’un lifo.gr adlı internet sitesinde yayınlanan “Barış Hakkında mı Yoksa Egemenlikten Taviz Hakkında mı Konuşuyoruz” başlıklı makalesi, ilginç tespitlerle dolu.
Yunanistan’da artık barış için konuşanların sesinin duyulmadığını belirten Prof. Christopoulos, tüm politikacıların “uzlaşmama” üzerine konuştuğuna ve bunu jeopolitik, mantıklı bir eksene oturtmaya çalıştıklarına dikkat çekti.
Dimitris Christopoulos’a göre bu tavır, kötülüklere çağrı yapıyor.
Prof. Dr. Christopoulos:
“Birkaç yıl öncesine kadar ülkemizde sağdan sola merkezde olanlar dahil olmak üzere insanlar barış hakkında konuşurlardı. Genel olarak anti-emperyalist bir söylemle, ‘ülkede savaşa hizmet eden üsler gitmelidir. Akdeniz’e Barış gelmelidir‘ söylemi, uluslararası Arena’da da sıklıkla tekrarlanırdı. Savaşın sadece ekonomik olarak değil insani açıdan da yıkıcı boyutlarına işaret ederdi. Ne yazık ki artık bu sesler duyulmuyor. Bu sesler azaldı. Aksine şimdi yeni jeopolitik eksenler oluşuyor ve bu eksenler genel olarak büyük kötülüklerin geleceği kehanetinde bulunuyor. Sonuç olarak da ülkelerin çıkarlarını ve halkların çıkarlarını tehdit eden ve uluslararası güvenliği bozucu eylemlere yönelik söylemler artıyor.”
Prof. Christopoulos cümlesini “Türkiye bu konuda yalnız değil” ifadesiyle tamamlarken, Türkiye’de de durumun aynı olduğunu vurguladı.
Matematiğin kesinliği içerisinde oluşan her jeopolitik Eksenin, kendi anti eksenini de oluşturduğuna dikkat çeken Yunan Profesör, böylece bir şiddet sarmalının içine girildiğini ve bu kapsamda şiddeti kimin başlattığının bile unutulduğunu kaydetti.
Christopoulos, uzlaşma çabalarının ise vatana ihanetle eş kabul edildiğini yazdı.
Christopoulos, şöyle devam etti:
“YUNANİSTAN’A GELECEK 30 TABUT, TÜRKİYE’YE GİDECEK 300 TABUTTAN DAHA FAZLA ETKİ YARATIR”
“Böyle bir ortam içinde uzlaşma kültürü unutulduğu için uzlaşmaya yönelik adımlar da atılmıyor ve sıcak bir çatışmadan önce atılması gereken adımlar Maalesef yarım kalıyor çünkü kimse suçlanmak istemiyor. Böylece bir kısır döngüye giriyoruz ve bu kısır döngü aşırı milliyetçilikle birleşince, bundan kurtulmak oldukça zor oluyor. Durum böyle olunca, gelecek çocuklarımız için daha da karanlıklaşıyor ama unutmamamız gereken bir hayat var; bu hayat yeniden yaşanamaz. Bu anlayış Yunanistan’da Türkiye’den oldukça farklı; buna çok şükür demeliyiz çünkü Yunanistan’a gelecek 30 tabut, Türkiye’ye gelecek 300 tabuttan daha fazla etki yaratacaktır. Bu durumda ne yapmalıyız?
“ULUSLARARASI ADALET DİVANI TÜRKİYE’Yİ HAKLI BULABİLİR”
“Türkiye ile yapılabilecekler konusunda şunu unutmayalım: İster hoşlanalım ister hoşlanmayalım. Ege Denizi’nde Tek sorun Kıta sahanlığı değil. Eğer uluslararası Adalet Divanı’na gideceksek, önümüze başka sorunlar da konulacak ve bu sorunlar konusunda bugün Yunanlılar herhangi bir şey söylemiyor. Ama Türklerin algısı bu konuda çok farklı. Uluslararası mahkeme önünde Türkler Ege’nin bir Yunan Gölüne dönüştüğünü söylediklerinde, mahkeme tarafından çok da haksız bulunmayabilirler.”
Yunan Profesör, “bu konuda Türkler haksız değil” şeklinde bir sözün ülkesinde söylenemeyeceğini, bunu söylemeye kalkanın otomatik olarak ihanetle suçlanacağına dikkat çekti.
Prof. Christopoulos şöyle devam etti:
“12 ADA’NIN ASKERDEN ARINDIRILMADIĞI DA BİR GERÇEKTİR”
“Ayrıca şunu unutmayalım ki Ege Denizi’nin morfolojik yapısı nedeniyle Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkartma tezi uluslararası toplumda kabul görmeyecektir. Aynı şey Yunanistan’ın 6 Mil ve 10 millik hava sahası uygulamaları konusunda da geçerlidir. Biliyoruz ki Lozan Antlaşması’nda Yunan egemenliği altında olduğu düşünülen ama isminin bahsedilmediği bazı Yunan Ada ve adacıkları vardır. Ayrıca bu antlaşmada Meriç’ten Eşek Adası’na kadar olan karasuları belirlenmemiştir. Öte yandan Doğu Ege Adaları ve 12 Ada’nın da uluslararası antlaşmalarda öngörüldüğü şekilde askerden arındırılmadığı da bir gerçektir. Bunlar önemli ve ciddi farklılıklardır. Bu farklılıklar hayal dünyasında değil gerçek hayatta yer almaktadır. Bu yüzden bu konular mahkemeye gittiğinde bizi tatmin edecek bir sonuç çıkacağı şüphelidir.”
“YUNANİSTAN’IN İSRAİL VE MISIR’LA YAPTIĞI İŞ BİRLİĞİ BÜYÜK BİR HATADIR”
Yunan Profesör Christopoulos, bugünün dünyasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’da barışı kesinlikle umursamadığını, “bir cinayet ve uluslararası suç” olarak nitelendirdiği İranlı komutan Süleymani suikastının bunu açıkça gösterdiğini belirtti.
“Böyle bir ortamda Yunanistan’ın İsrail ve Amerika ile yaptığı iş birliği elbette karşı tarafta ayrı bir eksen oluşturacak ve olayları tırmandıracaktır” görüşünü ifade eden Christopoulos,
“Sadece Türkiye ile değil Arap dünyasıyla da bu yüzden tırmanan bir gerginlikle karşı karşıya kalabiliriz. Bu durumda ne olacak? Eğer sorun çıkarsa İsrail, silahları ile Yunanistan’ı desteklemeye mi gelecek? Yunanistan egemenlik haklarını savunmak için elbette ki kararlı duracak ve buna uygun davranışlar sergileyecektir ama bu yanlış yönlere kaymamalıdır. Örneğin İsrail’le son dönemde Yunan hükümetlerinin yaptığı iş birliği açıkça büyük bir hatadır çünkü İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında uluslararası suçlar işlemektedir. Bu yüzden, çok uzun süredir Filistinlileri kardeşi olarak gören bizler şu an İsrail’in onları öldürmeleri karşısında jeopolitik gerçeklik adına sessiz kalıyoruz. Aynı şey Mısır için de geçerlidir. Atina jeopolitik müttefiklik adına Mısır’daki diktatörlük rejimine sessiz kalmaktadır. Bu durumda demokrasi değerlerine bağlı kalan Atinalıların davranışı ne olacaktır? Unutmayınız ki ülkemiz de askeri diktatörlük dönemi altında yaşadı. Demokrasiden uzak olanları desteklemek Yunan hükümetlerinin itibarına zarar verecektir. O yüzden barışa bir şans daha verelim. Barış hakkında konuşanların sözlerini dinleyelim. Bu bizim için çok önemlidir. Barış için mücadele etmeliyiz. Bu asla pasifistlik veya vatana ihanet değildir. Bu, daha güvenli bir dünya için tek şansımızdır” dedi.