Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bakanlığın 2025 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlık faaliyetlerine ilişkin sunum yaptı:
Savunma bütçemiz, yalnızca bir mali kaynağı ifade etmemektedir. Bu bütçe, aynı zamanda ülkemizin bekasının en üst düzeyde korunması ve güvenli geleceğimizin de teminatıdır.
Unutulmamalıdır ki bir asır önce, asil milletimize esaret zinciri vurmak isteyenlere geçit vermeyen kahraman ordumuz, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başladığımız bu tarihî dönemde, bölgesinde ve dünyada seçkin ve saygın bir konumdadır.
Öyle ki 1915’te Çanakkale’de tüm cihana karşı, imkânlardan yoksun ama sarsılmaz bir imanla dimdik duran, vatan topraklarına etten ve kemikten kilit vuran şanlı ordumuz; bugün de en büyük özelliği olan fedakârlık, azim ve inancının yanı sıra sahip olduğu yüksek disiplin, imkân ve kabiliyetleri ile asil milletimizin güvenine layık bir şekilde görevlerini sürdürmekte, ceddimizin mübarek ruhlarını şad etmektedir.
Dolayısıyla gazi ve muzaffer ordumuzun etkinlik ve caydırıcılığının daha da pekiştirilmesi, aynı şekilde artan görev ve sorumluluklarına bağlı olarak faaliyetlerini en iyi imkânlarla yapabilmesi hayati önemdedir.
Bizler de hazırladığımız bütçe teklifiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamayı amaçlıyoruz.
Günümüzdeki güvenlik ortamı, hiç olmadığı kadar karmaşık ve belirsizdir.
Uluslararası güç dengelerinin sarsıldığı, nüfuz mücadelelerinin ve jeopolitik gerginliklerin arttığı hassas bir dönemden geçmekteyiz.
Etrafımızın adeta ateşten çember olduğu bu süreçte, tüm tehditlerle etkin bir şekilde başa çıkabilmek için güçlü bir savunma yapısına ihtiyaç vardır.
Bu doğrultuda Bakanlığımız; devletimizin bekası, ülkemizin ve asil milletimizin güvenliği için çalışmalarını artan bir tempoyla, yüksek bir azim ve kararlılıkla sürdürmektedir.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz;
– Sınır ötesinden başlayarak hudutlarımızın güvenliğinin sağlanması,
– Tüm terör örgütleriyle etkin bir şekilde mücadele edilmesi,
– Mavi, Gök ve Siber Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunması,
– Uluslararası güvenlik, barış ve istikrarın desteklenmesi,
– Geniş ölçekli tatbikatların icrasından yerli ve millî savunma sanayimizin geliştirilmesine kadar üstlendiği tüm vazifeleri büyük bir başarıyla yerine getirerek İstiklal Harbi’mizden bu yana en kapsamlı ve en etkin faaliyetlerini ifa etmektedir.
Ülkemizin sınırlarını korumak, yasa dışı geçişleri engellemek ve terörist faaliyetleri önlemek amacıyla hudutlarımızda en etkili ve kademeli tedbirler uygulanmaktadır.
Ortaya çıkan tehdit durumu ve gelişmelere göre sınırlarımızdaki tedbirler, gerek birlik takviyesi gerekse teknolojik olarak sürekli güncellenip geliştirilmekte ve böylelikle hudutlarımızdan kaçak geçişlere asla imkân tanınmamaktadır.
Yakın zamanda sınır hattına giden basın mensupları da alınan tedbirleri yerinde gözlemlemiş ve hudut güvenliğimizin ne kadar üst seviyede olduğunu objektif bir şekilde ifade etmişlerdir.
Kimsenin şüphesi olmasın ki kahraman ordumuz, bundan sonra da sınırlarımızda ilgili bakanlık ve kamu kurumları ile koordineli olarak etkin ve caydırıcı tedbirler almaya devam edecektir.
Terör belası, 40 yılı aşkın bir zamandır ülkemizi uğraştıran en önemli sorunlardan biridir.
Bu sorunu tamamen yok etmek, ülkemizin ve asil milletimizin güvenliğini sağlamak için terörle mücadelemizde tarihî adımlar attık, atıyoruz.
Geçmişte yürütülen “sınırlı hedefli ve süreli” operasyonların yerine bugün; terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi stratejisi ile “sürekli ve kapsamlı” operasyonlar gerçekleştirerek başta PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütlerine büyük darbeler vuruyoruz.
Azim ve kararlılıkla yürütülen operasyonlar kapsamında bu yılın başından itibaren 2 bin 564 terörist etkisiz hâle getirilmiştir.
Şehit ve gazilerimizin kahramanlığı ile ortaya konulan bu mücadele olmasaydı terör örgütlerinin ülkemize ve milletimize yönelik saldırıları, daha önceden olduğu gibi devam edecek ve mevcut istikrar ortamı sağlanamayacaktı.
Bu arada, Suriye ve Irak harekât alanlarında görevli birliklerimize yönelik taciz ve saldırı girişimlerine de misliyle karşılık vermekte, gerekli tedbirleri almaktayız.
En son, kahraman Mehmetçiğin büyük özverisi ve gayretiyle artık Zap’ta da kilit kapatılmıştır. Bölgedeki faaliyetlerimiz aynı tempo ve kararlılıkla devam ediyor, edecektir.
Şu hususu özellikle vurgulamak isterim ki tüm operasyonlarımızın planlanması ve icrasında; masum sivillerin, dost unsurların, tarihî ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü önlem alınmaktadır.
Terörle mücadelemizin daha etkin yürütülmesi kapsamında komşumuz Irak ile son dönemde büyük bir gelişim kaydeden ilişkilerimizi oldukça önemli görüyoruz.
Bu çerçevede terör örgütünün bölgedeki varlığının sonlandırılması için Irak ile imzaladığımız Güvenlik İş Birliği ve Terörle Mücadele’ye Dair Mutabakat Zaptı ile somut adımları da atmaya başladık.
Aynı şekilde Irak’ın kuzeyinde, Bölgesel Yönetim ile de bölgenin huzura kavuşmasına yönelik yakın bir iş birliği içerisindeyiz.
Sonuç olarak bir kez daha vurgulamak isterim ki terörle mücadelemiz eli kanlı teröristler, bu coğrafyadan yok olup gidinceye kadar tavizsiz bir şekilde devam edecektir.
Asil milletimizin bağrından çıkan şanlı ordumuz devletimizin bekasına, milletimizin huzur ve güvenliğine yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek için “ölürsem şehit, kalırsam gazi” düsturu ile her türlü gayreti göstermektedir.
Elbette ki Türk ordusunun en büyük ilham kaynağı, aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizin fedakârlıklarıdır.
Bu nedenle aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize daima minnettarız, ilelebet de minnettar kalacağız.
Bu kapsamda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın koordinatörlüğünde devletimizin tüm kurumlarıyla yakın bir iş birliği içerisinde, gazilerimiz ile şehit ve gazilerimizin değerli ailelerinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine bir kez daha saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Terörle mücadele ve hudut güvenliğimizin yanı sıra Mavi ve Gök Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizi de en üst düzeyde koruyor; Ege ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi etkin bir şekilde sürdürüyoruz.
Bu kapsamda komşumuz Yunanistan ile uzun yıllardır süregelen sorunlarımızı çözmek için çaba gösteriyoruz.
Türkiye, bu konuda geçmişten bu yana barışçıl bir tutum sergilemekte, Ege Denizi’nin bir barış denizi olarak kalması için gayretlerini ve iyi niyetini ortaya koymaktadır.
Son dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Yunanistan Başbakanı’nın liderliğinde iki ülke tarafından ortaya konulan karşılıklı çabalarla Ege Denizi’nde gerginlik ve tansiyon önemli derecede azaltılmıştır.
Bu dönemin bir diğer somut gelişmesi de “Güven Artırıcı Önlemler (GAÖ) Toplantıları”na tekrar başlanmasıdır.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Ankara’da gerçekleşen toplantıdan sonra bu yıl 22 Nisan’da Atina’da, 6 Kasım’da da İstanbul’da iki toplantı daha gerçekleştirdik.
Yapılan bu toplantılarda diyalog ortamının sürdürülmesi niyetini karşılıklı teyit ettik.
Bununla birlikte hak ve menfaatlerimize yönelebilecek her türlü tehdide karşı koyma ve Mavi Vatanımızdaki haklarımızı koruma kararlılığımızı da her fırsatta dile getiriyoruz.
Aynı şekilde millî meselemiz olan Kıbrıs’ta, Garanti ve İttifak Antlaşmaları kapsamında bulunuyor, Kıbrıslı kardeşlerimizin meşru çıkarlarını her koşulda destekliyoruz.
Kıbrıs Türklerine verdiğimiz bu desteği, bu yıl görkemli bir şekilde kutladığımız Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yıl dönümü ile bir kez daha açıkça ortaya koyduk.
Şu hususu özellikle ifade etmek isterim ki Kıbrıslı kardeşlerimizin kazanılmış hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statülerinin teyidi, bizim için olmazsa olmazdır.
Bu konuda anlamlı bir ilerleme ancak bu gerçeğin kabulü ile mümkündür. Bu doğrultuda tüm uluslararası camiayı sadece bir tarafın iddialarını desteklemeyi bırakıp konuya makul, mantıklı ve adil bir şekilde yaklaşmaya davet ediyoruz.
Diğer yandan; Orta Doğu’da devam eden kriz ortamından istifade etmeye çalışan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin insani yardım adı altında gerçekleştirdiği istikrara zarar veren faaliyetlerini ve Ada’da yabancı ülkelerin artan hareketliliğini de yakından takip ediyoruz.
“Garanti ve İttifak Antlaşmaları” doğrultusunda; Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik her türlü askerî ve siyasi tedbiri alarak Ada’nın huzuru, güvenliği ve refahı için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.
Barışı destekleme ve koruma faaliyetlerine geldiğimizde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; NATO, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı görevleri ile ikili ilişkiler kapsamında geniş bir coğrafyada görev ve sorumluluklarını yerine getirmektedir.
Bugün Kafkaslar’dan Karadeniz’e, Orta Doğu’dan Afrika’ya, Balkanlar’dan Akdeniz’e kadar birçok coğrafyada barış ve istikrarın tesisine yönelik önemli inisiyatifler üstleniyoruz.
Şanlı ve köklü tarihî mirasımızdan aldığımız sorumluluk ile stratejik bakış açımızın bir yansıması olan bu faaliyetlerimiz ülkemizin gücüne güç katmakta; aynı zamanda mazlum coğrafyaların da umudu olmaktadır.
Bu çerçevede en başta can gardaşımız Azerbaycan’ın daima yanında olduk, olmaya devam ediyoruz.
Kafkasya’da bölgesel huzur ve istikrarın, Azerbaycan-Ermenistan arasında imzalanacak kapsamlı bir barış anlaşması ile sağlanacağını tekrar vurgulamak isterim.
Bu konuda iki ülkenin gösterdikleri çabayı ve son dönemde katettikleri ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz.
Bundan sonra da “Tek Millet, İki Devlet” anlayışıyla daima can Azerbaycan’ın yanında olacağız.
Akdeniz’deki faaliyetlerimize de kararlılıkla devam ediyoruz.
Bu çerçevede, asırları aşan kardeşlik ve dostluk bağlarımızın bulunduğu Libya’nın güvenlik, huzur ve istikrarı için de ikili antlaşmalar doğrultusunda Libya ordusuna eğitim ve danışmanlık veriyor, yardımlar sağlıyoruz.
Son yıllarda Libya’da üstlendiğimiz inisiyatif ve tesis ettiğimiz Türk-Libya iş birliği sayesinde sahada sükûnet sağlanmış, siyasi sürecin önü açılmıştır.
Bugün Libya’da siyasi çözüm, birleşme ve seçimlerden konuşulabiliyorsa bu Türkiye sayesindedir.
Hâlihazırda Libya’da tüm taraflarla olan diyalogumuzu, ilkeli bir politika çerçevesinde sürdürüyor; toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini sağlamış bir Libya için yoğun bir şekilde gayret gösteriyoruz.
İnisiyatif üstelendiğimiz coğrafyalardan biri de Aden Körfezi ve Somali’dir.
Tarihî bağlarımızın olduğu Somali’de, Somali Silahlı Kuvvetlerinin teşkilat, eğitim-öğretim, askerî altyapı ve lojistik sistemlerinin iyileştirilmesine ilişkin faaliyetlerimizi icra ediyoruz.
Yakın zamanda ikili ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi için önemli adımlar attık.
Nitekim 08 Şubat 2024 tarihinde imzaladığımız “Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması” ile Somali’nin denizdeki doğal kaynaklarının ekonomiye kazandırılması; yasa dışı balıkçılık ve deniz haydutluğu ile mücadele ve Somali’nin deniz güvenliği kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik katkılar sunacağız.
Bu amaçla geçtiğimiz günlerde Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimizi, donanma gemilerimiz TCG Gökova, TCG Gediz ve TCG Ütğm. Arif Ekmekçi’nin refakat ve koruması altında Somali’ye uğurladık.
İcra edilen bu faaliyetler ile ulaşmak istediğimiz en önemli hedef; kardeş Somali’ye, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini güçlendirme gayretlerinde destek sağlayabilmektir.
Basra Körfezi’nde de Katar ile olan iş birliğimiz kapsamında askerî faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığımız, Katar Silahlı Kuvvetlerinin savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesini desteklemek, eğitim ve tatbikat icra etmek, terörizmle mücadele ile uluslararası barışı destekleme harekâtına katkı sağlamak amacıyla faaliyetlerine devam etmektedir.
Son olarak Katar’da Deniz ve Hava Unsur Komutanlığımızı teşkil ederek bölgede yeni bir sorumluluk üstlendik.
Böylece birliklerimiz; bölgesel deniz ve hava güvenliği için caydırıcı bir unsur olurken, aynı zamanda dost Katar Deniz ve Hava Kuvvetlerinin imkân ve kapasitesini daha da geliştirecektir.
Yeri gelmişken gururla ifade etmek isterim ki şanlı tarihimizde muzaffer ordumuz, nasıl ki üç kıtada aynı anda pek çok görevi başarıyla icra edip zaferler kazanmışsa bugün de Türk ordusu, Akdeniz’den Hint Okyanusu’na, Aden Körfezi’nden Basra Körfezi’ne kadar çeşitli coğrafyalarda varlık göstererek sancağımızı şerefle dalgalandırmakta, Türkiye’nin gücünü ve etkisini en iyi şekilde temsil etmektedir.
Şu hususu da özellikle vurgulamam gerekirse, artık uluslararası müzakere masalarının ve güvenlik mimarisinin vazgeçilmez üyelerinden biri olan ülkemiz; çok sayıda kardeş, dost ülke için güvenilir bir kalkınma ortağı olarak kabul edilmektedir.
Büyük güçlerin yıllarca sürdürdüğü baskı ve sömürü siyasetine karşı Türkiye’nin Afrika’dan Türkistan’a, Uzak Doğu Asya’dan Güney Amerika’ya kadar sunduğu alternatif iş birliği modeli, ülkemizin dünyadaki etkinliğini her geçen gün daha da artırmaktadır.
Bu coğrafyalarda üstlenmiş olduğumuz aktif rolün önemini ve değerini anlayan başta İngiltere, İtalya, Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupalı müttefiklerimiz, Türkiye ile ortak inisiyatifler geliştirmek için girişimlerde bulunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri üzere, önümüzdeki dönemde Türkiye ile birlikte hareket edenler kazançlı çıkacaktır.
Diğer taraftan, NATO’daki faaliyetlerimizi de etkin bir şekilde sürdürüyor, İttifakın önde gelen ülkelerinden biri olarak NATO misyonlarına önemli katkılar sunuyoruz.
Balkanlar’daki en büyük NATO Misyonu olan NATO Kosova Gücü’ne (KFOR) komuta etme sorumluluğunu bir yıl boyunca başarıyla yerine getirdik ve bu görevi 11 Ekim’de İtalya’ya devrettik.
Bununla birlikte 18 Ekim’de KFOR’un Komutan Yardımcılığını bir yıl süreyle devraldık.
Ayrıca NATO’nun savunma harcamalarında belirlediği asgari %2 hedefinin üzerine de çıkmış bulunuyoruz.
Öte yandan Balkanlar’da güvenlik ve istikrara katkı sunduğumuz ülkelerden biri de dost ve kardeş Bosna-Hersek’tir.
Avrupa Birliği Barış Gücü Misyonu EUFOR’un Barışı Destekleme ve Koruma Görevimizi, bu misyona en çok destek veren ülkelerden biri olarak başarıyla sürdürüyoruz.
Çeşitli coğrafyalardaki bu görevlerin yanı sıra Bakanlığımız; ülkemizin uluslararası siyaseti, savunma politikaları ve millî menfaatleri kapsamında kardeş, dost ve müttefik ülkelerle askerî çerçeve, eğitim iş birliği ve yardım anlaşmaları da imzalamaktadır.
Karadeniz’de ise Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle hassasiyet devam etmektedir.
Ukrayna’daki savaşın sonlandırılması için Türkiye olarak en başından itibaren ortaya koyduğumuz çok yönlü çabalarımızı, aynı kararlılıkla sürdürüyoruz.
Mevcut durumda, barışı sağlamanın kolay olmayacağının farkındayız.
Ancak, bu süreçte ülkemizin çıkarlarını korumak ve muhtemel tehlikelerden uzak durmak için gerekli tedbirleri alıyoruz.
Bu doğrultuda Karadeniz’de gerginliği azaltan ve dengeyi tesis eden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu, tarafsız ve tavizsiz bir biçimde uyguladık, uyguluyoruz.
Aynı şekilde NATO Müttefiklerimiz; Bulgaristan ve Romanya ile birlikte tesis ettiğimiz Karadeniz Mayın Karşı Tedbir Görev Grubu ile de Karadeniz’deki güvenliğe katkılar sağlıyoruz.
Karadeniz’de barış ve istikrarın yeniden inşası, başta kıyıdaş devletler olmak üzere tüm dünya açısından önem arz etmektedir.
Bölgedeki son gelişmeler endişe verici olsa da temennimiz çatışmaların başka bir boyuta evrilmemesi, iki komşumuz arasında olan fakat tüm dünyayı etkileyen bu savaşın bir an önce son bulmasıdır.
Malumunuz olduğu üzere İsrail, bir yılı aşkın süredir barbarlık seviyesine varan saldırılarını sürdürmekte, masum Filistinlilere devlet terörü uygulamaktadır.
İsrail’in bu saldırganlığı ve uluslararası hukuku hiçe sayan tutumu, tüm bölgeyi büyük bir tehlikenin içine sürüklemektedir.
Türkiye, ilk andan itibaren İsrail’in saldırılarının derhal durdurulması ve bölge geneline yayılmaması için uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet etmiştir.
Yapılan çağrılara kulak tıkayan İsrail’in saldırılarını şimdi de Lübnan’a yöneltmesi ve İran ile yaşadığı gerginlik, bu krizin tüm bölgeye yayılması endişemizi haklı çıkarmıştır.
Türkiye olarak bölgedeki gelişmeler çerçevesinde savunma ve güvenlik politikalarımızı çok yönlü bir şekilde tespit edip uyguluyor ve icap eden tedbirleri alıyoruz.
Öte yandan bu kaotik ortamdan istifadeyle Suriye harekât alanındaki düzensiz göç hareketlerine, Suriye’de ve Irak’ta demografiyi değiştirmeye, yapay ve uydu oluşumlar inşa etmeye yönelik hiçbir teşebbüse izin vermeyeceğimizin de bilinmesini isterim.
Ayrıca Gazze’ye ve Lübnan’a insani yardımlarımızı da ulaştırmaktayız.
Bu arada Lübnan’daki vatandaşlarımızın da güvenli bir şekilde tahliyesini gerçekleştirdik.
Şanlı ordumuzun üstlendiği tüm görevleri layıkıyla yerine getirmesi ve gücünü daima diri tutması için eğitim ve tatbikatlarımızı da aralıksız icra ediyoruz.
Nitekim geçen yıl ekim ayından bu yana millî ve uluslararası ölçekte 174 tatbikat icra edilmiş olup yıl sonuna kadar da 3 tatbikatın gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
Gururla ifade etmeliyim ki bugüne kadar büyük bir başarıyla icra ettiğimiz NATO ve uluslararası tatbikatlarda, personelimizin sergilediği yüksek disiplin ile sahip olduğu eğitim seviyesi, en üst düzeyde takdir görmüştür.
Tüm bu faaliyetlerimizin büyük bir başarıyla yerine getirilmesinde en önemli etken, büyük bir fedakârlık ve özveri ile görev yapan personelimizdir.
Bu bağlamda personelimizin niteliklerini artırmak için bir yandan eğitim faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyor, diğer yandan da Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda personel temin işlemlerini şeffaflık ve titizlik içerinde ilgili mevzuata uygun olarak yürütüyoruz.
Bu çerçevede Millî Savunma Üniversitemiz de bünyesinde bulunan Harp Enstitüleri, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokullarındaki eğitim-öğretim görevlerini üstün bir gayretle ifa etmektedir.
Diğer yandan FETÖ ile kararlı mücadelemiz kapsamında, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ ile iltisaklı 23.879 şahıs Silahlı Kuvvetlerimizden ihraç edilmiştir.
Bundan sonra da adli makamlar ve devletimizin ilgili kurumlarından elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde gerekli işlemler ivedilikle yapılacaktır.
Ülkemizin gurur kaynağı ve bekamızın ayrılmaz bir parçası olan yerli ve millî savunma sanayimizde yaşanan gelişmeler ile sözlerime devam etmek istiyorum.
Türkiye, özellikle son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik vizyonu ve liderliğinde savunma sanayine büyük yatırımlar yapmış, hayata geçirdiği birbirinden kritik proje ve sistemlerle dünyada gıpta ile takip edilen müstesna bir konuma ulaşmıştır.
Tasarımdan üretime kendi imkânlarımızla geliştirdiğimiz sistemleri kardeş, dost ve müttefik ülkelere de ihraç ederek ekonomimize önemli katkılar sağlıyoruz.
Yerli, millî ve modern bir savunma sanayine sahip olmanın ne kadar ehemmiyetli olduğu, bölgemizde ve dünyada yaşanan hassas gelişmelerin ortaya çıkardığı tehdit ve tehlikeler karşısında daha da iyi anlaşılmaktadır.
Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetlerini, en yeni teknolojilerle geliştirmek için büyük bir şevk ve gayretle çalışıyoruz.
Şüphesiz başarının bir varış değil, bir yolculuk olduğunun bilinciyle savunma sanayinde ulaştığımız bu üstün seviyeyi en yukarılara taşımak, yegâne hedefimizdir.
Sadece son bir yılda kara, hava ve deniz platformlarında hizmete aldığımız proje ve sistemler, bu konudaki kararlılığımızı açıkça ortaya koymaktadır.
Nitekim geçen hafta Bayraktar TB3’ün, millî gururumuz ve donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu’dan ilk kalkış ve inişini başarıyla gerçekleştirmesi de yerli ve millî savunma sanayindeki adımlarımızın en son örneğidir.
Bakanlığımız bağlısı Askerî Fabrikalarımız ve Tersanelerimiz de savunma sanayi ekosistemimizin ayrılmaz birer parçasıdır.
İmkân ve kabiliyetleri sürekli artırılan bu tesislerimizde, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin envanterindeki silah, araç ve gereçlerin üretim, modernizasyon, bakım ve onarımları en iyi şekilde yapılmaktadır.
Özellikle vurgulamak isterim ki ülkemizin savunma sanayinde ulaştığı mümtaz seviyeyi ortaya koyan başta Millî Gemi ve Millî Denizaltı olmak üzere pek çok projenin tersanelerimizde yürütülmesi, aynı şekilde Fırtına Obüslerimizin Askerî Fabrikalarımızda üretilmesi bizler için büyük bir gurur vesilesidir.
Ayrıca savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımız doğrultusunda Ağustos ayında Aksaz Tersanemizin açılışını gerçekleştirdik. Mersin Tersanemizi de hizmete aldık.
Savunma sanayimizin köklü kuruluşu olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz de faaliyetlerini üstün bir başarıyla sürdürerek yerli ve millî savunma sanayimize güzide katkılar sunmaktadır.
Nitekim Şirketimiz, mühimmat üretimini geliştirmek üzere Kırıkkale’de yeni fabrikaların yatırım sürecine başlamış, ayrıca mevcut fabrikaların modernizasyonu ve kapasite artışına yönelik yatırımlarına da hız vermiştir.
Özellikle dost ve müttefik ülkelerle savunma sanayi alanında yapılan iş birliği anlaşmalarında ASFAT, vazgeçilmez bir paydaş konumundadır.
Burada şu hususun çok iyi anlaşılmasını isterim ki, savunma sanayi ürünlerinin en büyük tedarikçisi olan Bakanlığımız, savunma ekosistemimize bütüncül bir anlayışla yaklaşmaktadır.
Bu kapsamda alt inisiyatiflerimiz MKE ve ASFAT’ın gelişimi için çaba gösterirken bu alanda faaliyet gösteren diğer firma ve kurumlarımızın da önlerini açmak için onlara her türlü desteği vermekteyiz.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her türlü bina, tesis, yol, içme suyu ve bunun gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik inşaat faaliyetlerimiz de yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Bakanlığımız tüm bu faaliyetlerinin yanı sıra yaşanan afet ve acil durumlarda diğer kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talepler çerçevesinde arama, kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteği sağlamaktadır.
Öte yandan afet ve acil durum faaliyetlerinin tek elden ve daha etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak maksadıyla Bakanlığımız bünyesinde 27 Ocak 2024 tarihinde “Afet ve Acil Durum Yönetimi Daire Başkanlığı” teşkil edilmiştir.
Tüm faaliyetlerimizde olduğu gibi çevrenin korunmasında ve çevre kirliliğinin önlenmesinde de gerekli hassasiyeti göstermekteyiz.
Türkiye Yüzyılı Hatıra Ormanı oluşturulması kapsamında 37 il ve 43 lokasyonda Mehmetçik Hatıra Ormanı kurulmuş olup bu faaliyetin önümüzdeki dönemde 15 ilimizde daha yapılması planlanmıştır.
Aynı şekilde uyguladığımız atık yönetimi çerçevesinde bu yılın ilk 8 aylık döneminde, 16 bin 271 ton ekonomik değeri bulunan atıktan Bakanlığımıza yaklaşık 114 milyon TL kaynak aktarılmıştır.
Bakanlığımızın güzide birimlerinden biri olan Harita Genel Müdürlüğümüz de köklü mazisi, imkân-kabiliyetleri ve modern altyapısı ile uluslararası alanda seçkin bir konumdadır.
Bu kapsamda şanlı ordumuzun başta terörle mücadele harekâtı olmak üzere görev aldığı bütün bölgelerdeki faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu her türlü harita ile coğrafi veriyi etkin ve hızlı bir şekilde karşılamakta, pek çok kamu kurum ve kuruluşuna da destek sağlamaktadır.
“Muhaberesiz muharebe olmaz.” düsturuyla elektronik harp, siber güvenlik ve haberleşme teknolojilerimizi her geçen gün daha da geliştiriyoruz.
Söz konusu teknolojilere yerli ve millî olarak sahip olmak; ülkemizin dışa bağımlılığını ortadan kaldırırken, aynı zamanda güvenli bir savunma altyapısı için de vazgeçilmez ehemmiyettedir.
Bu nedenle her türlü tehdit ve tehlikeye karşı siber vatanımızı korumak ve bu alanda üstünlüğümüzü tesis etmek için, proaktif bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Askeralma işlemlerimiz de etkin ve verimli şekilde yürütülmektedir.
Bu işlemler, artık çok rahat bir şekilde e-Devlet üzerinden de gerçekleştirilebilmektedir.
Diğer yandan, 2019’da yürürlüğe giren Askeralma Kanunu’ndan bugüne kadar 3 milyon 288 bin 512 yükümlü faydalanmıştır.
Ayrıca 22 Mayıs 2024 tarihinde, “8510 sayılı Seferberlik ve Savaş Hâli Yönetmeliği” yürürlüğe girmiştir.
Bu Yönetmelik ile topyekûn savunma konsepti kapsamında, seferberlik planlamalarının; etkin, modern, hızlı ve tüm kurumlarla iş birliği içerisinde yapılması sağlanacaktır.
Sağlık hizmetleri, askerî sağlık personelimiz ile Sağlık Bakanlığı personeli tarafından etkin ve kesintisiz bir şekilde yürütülmektedir.
Bakanlığımız ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi arasında yapılan askerî öğrenci yetiştirme protokolü kapsamında, Bakanlığımız nam ve hesabına Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılık Fakültelerinde 846, Meslek Yüksekokulunda 150 olmak üzere toplamda 996 askerî öğrenci öğrenim görmektedir.
Bunun yanı sıra; Askerî Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce, ülkemizin Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer (KBRN) tehditlere karşı koruyucu kıyafet ve teçhizatın yerli ve millî olarak geliştirilmesi için yoğun bir gayret gösterilmektedir.