Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bakanlığın 2024 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulunda konuştu.
Güler, Bakanlığın faaliyetlerine ilişkin detaylı bilgiler paylaştı:
“Sözlerimin başında özellikle ifade etmek isterim ki, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını tamamladığımız bu dönemde, yeni bütçemizin bizler için tarihî bir anlamı bulunmaktadır. Zira bir asır önce, mali imkânsızlıklar ve kısıtlı bütçesiyle İstiklal Mücadelesi vererek destanlar yazan kahraman ordumuz;
– Bugün nitelikli personeli, yerli ve millî savunma sanayisi, teknolojik donanımı, asil milletimizin desteği ve devletimizin sahip olduğu imkânlarla, artık bölgesinde ve dünyada etkin, caydırıcı, saygın ve güçlü bir ordu konumundadır.
Türkiye Yüzyılı vizyonuyla, geleceğe emin adımlarla ilerlerken, bugünlere ulaşmamızda emeği geçen başta Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimiz ile tüm komutanlarımızı ve devlet büyüklerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Dün Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehit olan kahraman silah arkadaşımız, Piyade Teğmen Eril Alperen EMİR’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve asil milletimize başsağlığı diliyorum. Aziz şehidimizin kanı yerde bırakılmadı, bırakılmayacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Dün Meclis kürsüsünde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Milletvekilimiz Sayın Hasan BİTMEZ’e de geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar temenni ediyorum.
Bölgemizde ve dünyada çok yönlü gelişmelerin yaşandığı, artan risk ve tehditler nedeniyle güvenlik ortamının hızlı ve sürekli olarak değiştiği kritik bir süreçten geçilmektedir. Belirsizlik ve öngörülemezliğin hâkim olduğu bu değişken güvenlik ortamı nedeniyle konvansiyonel tehdit, siber saldırılar ve nükleer riskte artış gözlemlenmektedir.
Bölgesel çatışmalar, terörizm, hibrit harekât ve vekâlet savaşları yaygınlaşmakta; düzensiz göç ve mülteci sorunu, yabancı karşıtlığı, ayrıca iklim değişikliği, gıda krizi, salgın hastalıklar ise ortamı daha karmaşık bir hâle getirmektedir.
Bu kaotik ortamda, Millî Savunma Bakanlığımız;
– Devletimizin bekası, ülkemizin ve asil milletimizin güvenliği için çalışmalarını azim ve kararlılıkla sürdürmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de;
– Hudutlarımızın güvenliğinin sağlanmasından terörle mücadeleye,
– Mavi ve Gök Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunmasından uluslararası barış ve istikrara katkı sunmaya kadar üstlendiği tüm görevleri başarıyla yerine getirmektedir.
Terörle mücadelenin daha etkin yapılması, sınır güvenliğinin sağlanması ve kaçakçılığın engellenmesi maksadıyla hudutlarımız, yoğun ve kademeli emniyet sistemlerimiz ile korunmakta, hudut birliklerimizin imkân ve kabiliyetleri sürekli geliştirilmektedir.
Dünyadaki emsalleri arasında en iyilerden olan hudut güvenlik sistemimiz, birçok ülke tarafından da yerinde görülmek suretiyle örnek alınmaktadır. Buna rağmen, sosyal medya platformlarında servis edilen görüntüler, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Bu görüntülerden bazıları, servis edilerek maalesef çeşitli maksatlarla kullanılmaktadır.
Kimsenin şüphesi olmasın ki “Hudutlarımızı namusu bilen” Mehmetçik, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hudutlarımızda büyük bir özveri ve başarıyla görevlerini yerine getirecektir.
Ülkemizi uzun yıllardır en çok etkileyen sorunlardan biri olan teröre karşı “Çok boyutlu ve kapsamlı yaklaşım” ve “Terörü kaynağında yok etme” stratejisiyle mücadele ediyoruz. Bu çerçevede yurt içinde ve sınır ötesinde sürdürdüğümüz terörle mücadelede en başarılı dönemi yaşıyoruz.
Nitekim icra ettiğimiz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı ile Pençe Serisi Harekâtları ve diğer operasyonlar ile bölücü terör örgütü yurt içinde bitme noktasına gelirken sınır ötesinden Türkiye’ye yönelik saldırılar da bertaraf edilmiş, sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridoru parçalanmıştır.
Ülkemizin ve milletimizin güvenliği için tüm terör örgütlerine karşı verilen bu mücadelede destansı başarılar kazanan kahraman Mehmetçiğimiz, başarılarına her geçen gün yenilerini eklemektedir.
Bu kapsamda; bu yılın başından itibaren 2.067 terörist etkisiz hâle getirilmiştir.
Burada bir hususunun altını da özellikle çizmek istiyorum.
Suriye ve Irak’taki tüm operasyonlarımız; Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak gerçekleştirilmektedir.
Operasyonların planlanması ve icrasında; masum sivillerin, dost unsurların, tarihî ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınmaktadır.
Bu çerçevede, ülkemize ve aziz milletimize tehdit oluşturan PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ terör örgütünün Suriye ve Irak’taki tüm unsurları ise meşru hedefimizdir. Bundan sonra da ülkemizin meşru çıkarlarını korumaya ve güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri, tereddütsüz ve tavizsiz bir şekilde kararlılıkla uygulayacağız.
Tüm bunlarla birlikte Suriye’de istikrarın bir an önce tesis edilmesi ve Suriyelilerin emniyetli bir ortama, güvenli geri dönüşlerini sağlamak için insani yardım ve destek faaliyetleri ile hayatın normalleşmesine yönelik çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz.
Terörle mücadelede bugüne kadar elde ettiğimiz tüm başarılarda elbette en büyük pay aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize aittir. Şehitlerimizin aziz hatırasına, gazilerimize ve onların emaneti değerli ailelerine sahip çıkmak, daima yanlarında olmak için gayret gösteriyoruz.
Bu hususta, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarımızla koordineli olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Sizlerin de bildiği üzere ülkemizde meydana gelen büyük deprem felaketi sonrası yapılan ziyaret ve görüşmeler sonucunda, komşumuz Yunanistan ile ilişkilerimizde olumlu bir dönem yaşıyoruz. Yunanistan ile gelişen bu olumlu havanın devamına yönelik gayretlerimizi, üst düzey görüşmeler ve icra ettiğimiz toplantılarla sürdürmekteyiz.
Amacımız; Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunlarımızı uluslararası hukuka, iyi komşuluk ilişkilerine ve müttefiklik ruhuna uygun bir şekilde çözüme kavuşturmaktır. Bununla birlikte barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken millî hak ve menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimizi de her zaman ifade ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, 7 Aralık’taki Atina ziyaretleri kapsamında muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde, ortaya koyduğumuz yapıcı tavrın karşılık bulmasını memnuniyetle karşılıyoruz. İki ülke arasında imzalanan Atina Bildirgesi çerçevesinde de iyi komşuluk ilişkileri, diyalog ve pozitif gündemle süreci devam ettirmeyi hedefliyoruz.
Kıbrıs konusunda ise artık tek ve kesin çözüm, uluslararası kamuoyunda da açıkça dile getirilmeye başladığı gibi Ada’da iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğu gerçeğiyle hareket etmektedir.
Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde bir an önce çözüme kavuşturulması, bizim için önceliklidir.
Bu kapsamda Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi, olmazsa olmaz bir husustur.
Muhataplarımızı artık; miadı dolmuş, statükocu ve provokatif söylemleri bir kenara bırakarak konuya tarihî ve mevcut gerçeklere uygun, makul ve mantıklı bir şekilde yaklaşmaya davet ediyoruz.
Millî meselemiz olan bu konuda, Kıbrıslı kardeşlerimizin meşru çıkarlarını her koşulda desteklemeye; Garanti ve İttifak Antlaşmaları doğrultusunda Ada’nın huzuru, güvenliği ve refahı için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
Ülkemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik öngörüsü ile son yıllarda savunma ve güvenlik alanında önemli adımlar atmış, diğer ülkelerle kurduğu çok boyutlu ilişkilerle bölgesinde ve dünyada etkin bir konuma ulaşmıştır.
Türkiye’nin; Libya’da, Kafkasya’da, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda ve Tahıl koridorunun oluşturulması ile Gazze’de ateşkes ve barışın sağlanmasına yönelik girişimleri, küresel bir aktör haline dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Gerginliklerin savaşa evrildiği bu dönemde ülkemiz, müzakere masalarının mimarı ve vazgeçilmez bir üyesidir.
Bölgesel ve küresel güvenlik konularında, Türkiye’nin etkisini böylesine artırdığı bir dönemde doğal olarak Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de faaliyet sahaları artmıştır.
Kahraman ordumuz; başta Azerbaycan olmak üzere Libya’da, Katar’da, Somali’de, Kosova’da, Bosna-Hersek’te ve daha birçok coğrafyada barış ve istikrarın tesisi için büyük gayret sarf etmekte; bölge ve dünya barışına katkı sağlamaktadır.
Bu kapsamda her zaman yanında olduğumuz ve ordumuzun operasyon tecrübelerini, memnuniyetle paylaştığımız can gardaşımız Azerbaycan’ın;
– Yıllarca işgal altındaki öz toprağı olan Karabağ’ı; “Vatan Harekâtı”nı icra ederek işgalden kurtarmasına,
– Geçtiğimiz aylarda da bölgedeki egemenliğini tam anlamıyla tesis etmek için “Anti-Terör Operasyonu”nu başarıyla icra etmesine büyük bir memnuniyetle şahit olduk.
Artık Azerbaycan ve Ermenistan arasında, kalıcı barışın tesis edilmesine yönelik önemli bir fırsat kapısı açılmıştır. Ermenistan’ın da bunun bilincinde olarak hareket etmesi; başkalarıyla değil, komşularıyla iş birliğine yönelik bir tutum sergilemesi samimi temennimizdir.
Sonuç olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da “İki Devlet, Tek Millet” anlayışıyla can Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğiz.
Tarihî köklü dostluk ve kardeşlik bağlarımızın bulunduğu Libya’da, Birleşmiş Milletlerin tanıdığı tek meşru hükûmet olan Ulusal Mutabakat Hükûmetinin daveti ile ikili antlaşmalar doğrultusunda bulunuyoruz. Bölgede barış ve istikrara önemli bir katkı sağlarken; Libya ordusuna da eğitim ve danışmanlık faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
Türkiye olarak en başından beri amacımız; toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış; barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan “Tek ve Birleşik Libya”nın oluşumuna katkıda bulunmaktır.
Bu desteklerin yanı sıra, yakın zamanda Libya’da meydana gelen sel felaketinin ardından, askerî gemi ve uçaklarımızla, bölge halkına yardıma giden ilk ülke olduk.
Uzattığımız bu yardım eli, Libya’nın doğusu ile ilişkilerimizin gelişmesine ve böylece Tek Libya hedefine de katkı sağlayan önemli bir adım olmuştur.
Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Libya’da barış, huzur ve güven ortamının oluşması için desteğimizi sürdüreceğiz.
NATO’nun etkin ve saygın bir üyesi ve ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, İttifak’taki görev ve sorumluklarını da eksiksiz bir şekilde yerine getirmektedir. NATO’ya katkılarımız yüksek seviyede devam ederken, Balkanlar’daki en büyük NATO Misyonu olan Kosova Gücü (KFOR) Komutanlığını 10 Ekim’de devraldık ve bu görevi başarıyla sürdürüyoruz.
KFOR Komutanlığının yanı sıra, bu yıl NATO Mukabele Kuvveti Deniz Unsur Komutanlığı görevini üstlenirken, 3’üncü Kolordumuz da hâlen NATO Muharip Kolordu Karargâhı görevini yürütmektedir.
Ayrıca Hava Kuvvetleri unsurlarımız, NATO Hava Polisliği Görevleri kapsamında 1 Aralık’ta Romanya’da konuşlanmış olup 4 ay süreyle bölgede görev yapacaktır.
Burada bir hususun altını çizmek istiyorum:
NATO nezdinde aldığı tüm görevlerde sergilediği profesyonel yaklaşımı, yapıcı tutumu ve muharebe sahasındaki tecrübesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, beraber çalıştığı ülkelerden çok olumlu geri dönüşler almaktadır.
Bu hususu, ordumuzun uluslararası ortamda ne kadar güçlü görüldüğünü gösteren bir örnek olarak sizlerle paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Tüm bu faaliyetlerimizin başarıyla devam etmesi ve personelimizin yeni harp tekniklerine ve gelişen teknolojilere uyum sağlayabilecek şekilde her zaman göreve hazır olması için muharebe şartlarına yakın eğitim ve tatbikatlarımız, artarak devam etmektedir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta, Türkiye olarak gerginliğin başlangıcından itibaren, bu krize çözüm bulabilmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gayretlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye olarak Karadeniz’de gerginliği azaltan ve dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uyguluyoruz ve uygulamakta da kararlıyız.
Diğer yandan, ülkemizin koordinasyonunda hayata geçirilen ve etkinliğiyle küresel gıda krizinin aşılmasına büyük katkı sağlayan Karadeniz Tahıl Anlaşması’nın, yeniden aktif hâle gelmesi için girişimlerimizi de sürdürüyoruz.
Temennimiz, iki komşumuz arasında olan ancak tüm dünyayı etkileyen bu savaşın bir an önce son bulmasıdır.
Bir kez daha vurgulamak isterim ki Türkiye, müzakere masalarında, çözümün merkezlerinden biridir.
Muhataplarımızın ve savaşan tarafların da bunu açıkça ifade etmesi, ülkemizin uluslararası alandaki etkinliğini göstermesi bakımından önemlidir.
Savunma ve güvenlik alanında nitelikli insan gücünün hayati önemi haiz olduğunun bilinciyle öğrenci alımına, personel temini ve eğitimine büyük önem vermekteyiz. Personel ve askerî öğrenci alımları diğer kamu kurumları ile koordineli olarak yasalar ve ilgili mevzuata uygun, idari ve adli denetime açık ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
Temin faaliyetlerinin yanı sıra, görevdeki ve emekli personelimizin özlük haklarının iyileştirilmesi ile moral ve motivasyonunun artırılmasına yönelik çalışmalarımız da devam etmektedir. Silahlı Kuvvetlerimizin üstün niteliklerinin artarak devam etmesi için Millî Savunma Üniversitemizde, eğitim faaliyetlerini titizlikle sürdürmektedir.
Diğer yandan, FETÖ ile mücadelemiz de amansız bir şekilde sürdürülmektedir. Bu kapsamda 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ bağlantısı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden 23 bin 971 şahıs ihraç edilmiştir. Hain örgütle mücadelemiz, iltisaklı tek bir personel kalmayıncaya dek tavizsiz bir şekilde ve kararlılıkla devam edecektir.
Başta terörle mücadele olmak üzere elde ettiğimiz tüm başarıların devam etmesi ve ülkemizin uluslararası alandaki güçlü konumunu sürdürebilmesinin en önemli şartlarından biri de yerli ve millî savunma sanayimizdir.
Zira, orduların gücü, personelinin kahramanlık ve fedakârlığının yanı sıra sahip olduğu yüksek teknoloji ürünü harp silah, araç ve gereçleriyle doğru orantılıdır.
Bu kapsamda, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hayata geçirilen millî teknoloji hamlesiyle, artık ihtiyacımız olan teknolojiler, yerli ve millî olarak tasarlanmakta, üretilmekte ve birçok ülkeye ihraç edilmektedir.
Yakın zamanda, savunma sanayimizin yeni göz bebekleri olan;
İMECE uydumuz, Fırtına Obüslerimiz, Çok Namlulu Roketatarlarımız, ANKA/Aksungur İHA sistemimiz, dünyaca ünlü Bayraktar TB2 SİHA’larımız, Akıncı TİHA’larımız, helikopter ve uçak taşıma kabiliyetine sahip ilk Çok Maksatlı Amfibi Gemimiz TCG ANADOLU ve bunlar gibi birçok kritik sistem, kahraman ordumuzun istifadesine sunulmuştur.
Bunların yanı sıra Altay Tankımız, insansız savaş uçağımız Kızılelma, Hürjet ve millî muharip uçağımız KAAN’ın üretim çalışmaları da tüm hızıyla devam etmektedir. Nitekim iki hafta sonra 27 Aralık tarihinde, Millî Muharip uçağımız KAAN’ın ilk uçuşuna şahitlik edecek olmanın heyecanı içerisindeyiz. Bundan sonra da büyük ve güçlü Türkiye’nin yolunun ekonomik ve teknolojik bağımsızlıktan geçtiğinin bilinciyle yerli ve millî savunma sanayimizi, daha üst seviyelere taşımak için var gücümüzle çalışacak; ilgili kurum ve kuruluşlarımıza desteğimizi sürdüreceğiz.
Türkiye Yüzyılında, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yerli ve millî savunma sanayimizi daha ilerilere taşıdıkça bölgemizde ve dünyada barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik katkımız, daha da artacaktır.
Bu doğrultuda Askerî Fabrikalarımızda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin envanterinde bulunan araç, silah ve sistemlerin, millî imkânlarla geliştirilerek üretilmesi ile yerli ve millî kaynaklarla modernizasyon, bakım ve onarımları başarıyla yürütülmektedir.
Tersanelerimizde ise kendi savaş gemilerimiz ve millî denizaltılarımız da aynı şekilde azami seviyede yerli ve millî kaynaklarla tasarlanıp inşa edilmekte, su üstü ve su altı platformlarının bakım ve onarımları da başarı ile gerçekleştirilmektedir.
Bakanlığımız bağlısı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz ve ASFAT da hayata geçirdikleri yerli-millî projeleri ve yatırımları ile gücümüze güç katmaktadırlar.
Lojistik faaliyetlerimize baktığımızda; ordumuzun barış garnizonlarında, hudut hattında ve operasyon sahalarındaki bina, tesis, yol, içme suyu ve bunun gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik inşaat çalışmalarımız yoğun bir şekilde sürdürülmektedir.
Bakanlığımız, bu faaliyetlerle birlikte, ülkemizde yaşanan deprem felaketinin ilk anından itibaren arama kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteği sağlayarak yaraların sarılması için tüm imkânlarıyla seferber olmuştur.
Şu anda da bölgede hayatın normalleştirilmesine yönelik, ilgili bakanlık ve kurumlarla tam bir koordinasyon içerisinde faaliyetlerimize devam ediyoruz. Depremin yanı sıra orman yangınları ve diğer afetlerle mücadele çalışmalarına da ilgili kurumlarımızın talepleri doğrultusunda destek veriyoruz.
Tedarik konusunda ise kahraman Mehmetçiğin iaşe, ikmal ve ibatesini en kaliteli, en sağlıklı ürünleri tedarik ederek karşılamaktayız. Aynı zamanda Mehmetçiğin, görev yerlerine güvenli bir şekilde ulaşması için sivil hava yolu ile intikalini sağlamaktayız.
Diğer yandan Gazze için ülkemizin gönderdiği insani yardımlar da Mısır’a ulaştırılmaktadır.
Bu kapsamda bugüne kadar, Hava Kuvvetlerimize ait 12 uçakla, 225 tondan fazla sağlık ve insani yardım malzemesi bölgeye ulaştırılmıştır. 2 sivil gemi ile de 2 bin 162 ton yardım malzemesi taşınmıştır.
Yine, çoğunluğu acil tedaviye ihtiyaç duyan Gazzeli kardeşlerimizden, askerî uçaklarımızla Türkiye’ye getirilen hasta sayısı 317’ye ulaşmıştır. Bu vesileyle bir kez daha, Gazze’de yaşanan barbarca saldırıların derhâl sonlandırılmasını ve acilen bir ateşkes ilan edilmesi gerektiğini vurguluyoruz.
Bölgede; kadınlara, çocuklara, camilere ve hastanelere yapılanlar, vahşet derecesindedir ve savaş suçudur. Sınır tanımayan bu eylemler, insanlık vicdanını sızlattığı gibi bölge ve dünya barışını da zehirlemektedir.
Bu olaylara destek olanlar ise hem bu vahşete ortak olmakta hem de kaos, istikrarsızlık ve çatışmayı körüklemektedirler.
Bakanlığımız, tüm faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerinin en aza indirilmesi, çevre sağlığının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması ve çevre kirliliğinin önlenmesine de büyük bir hassasiyet göstermektedir.
Bu doğrultuda askerî birlik bulunan her ilde, “Türkiye Yüzyılı Mehmetçik Hatıra Ormanı” oluşturulmuştur.
Ayrıca ülke genelindeki topyekûn ağaçlandırma seferberliğine de katkı sağlamaktayız.
Ayrıca Bakanlığımız bünyesinde Sıfır Atık Projesi’ni de başarıyla uygulamaktayız.
Teknolojinin hayatın her alanını etkileyen yapısı, devletleri de bu alanda sadece düzenleyici kurumlar olmanın ötesine geçirmiş, daha proaktif tedbirler almaya yöneltmiştir. Teknolojinin, savunma ve güvenlik alanında büyük bir etkiye sahip olduğunun bilinciyle Bakanlık olarak elektronik harp, siber savunma ve iletişim teknolojilerimizi geliştirmek; barış, kriz ve harp döneminde siber vatanımızı korumak, tehditleri caydırmak ve bu alanda üstünlük kurmak vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Askeralma faaliyetlerimiz ise 2019 yılında yürürlüğe konulan Kanun çerçevesinde sürdürülmektedir. Söz konusu Kanun hükümlerinden, yürürlüğe girmesinden bugüne kadar, sadece bedelli askerlik uygulamasından 626 bin 46 kişi istifade etmiştir. Diğer yandan, vatandaşlarımızın, Askeralma süreçlerini daha rahat bir şekilde yürütebilmesi için oluşturulan “Askerliğim” uygulaması, 20 Mart’ta e-Devlet üzerinden vatandaşlarımızın istifadesine sunulmuştur.
Sağlık hizmetlerinde ise; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yurt içi ve yurt dışında icra ettiği tüm faaliyetlerde sağlık hizmet desteği; askerî sağlık personelimiz ve Sağlık Bakanlığı personeli tarafından sağlanmaktadır.
Ülkemizin jeopolitik konumu, bölgesinde ve dünyadaki önemini daha da artırırken risk ve tehditleri de beraberinde getirmektedir. Böylesine hassas ve kritik bir coğrafyada var olabilmek, her alanda hak ve menfaatlerimizi koruyabilmek, aynı zamanda dünya barış ve istikrarına katkı sunabilmek için en başta askerî açıdan güçlü olmak zorundayız.
Bu kapsamda ülkemize yönelen tehditleri kaynağında bertaraf etmeyi öngören proaktif savunma ve güvenlik politikamız doğrultusunda,
– Önümüzdeki dönemde de millî güvenliğimizi ve çıkarlarımızı teminat altında tutacak;
– Eş zamanlı olarak bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrara artan ölçüde katkılarımızı sürdüreceğiz.
2024 yılı Bütçe teklifimiz ile Bakanlığımıza tahsis edilecek kaynakların da bu amaçlar doğrultusunda, verimlilik ve tasarruf esasları ile en etkin ve en yüksek faydayı sağlayacak şekilde kullanılması hedeflenmiştir.
Bu bilinçle hazırlanan Bakanlığımızın, 440 milyar 496 milyon 960 bin TL tutarındaki 2024 Yılı Bütçe Teklifi ile 2022 Yılı Kesin Hesabı takdirlerinize sunulmuştur.
Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve “Türkiye Yüzyılı” hedeflerimiz doğrultusunda,
– Bekamıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye,
– Ülkemizin ve asil milletimizin güvenlik ve huzuru için gece gündüz demeden çalışmaya,
– Daha büyük ve daha güçlü bir Türkiye için gayret göstermeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle;
– Mete Han’dan Sultan Alparslan’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bugüne kadarki tüm devlet büyüklerimizi ve komutanlarımızı saygıyla anıyorum.
– Aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor,
– Gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerime son verirken; ilginiz, sabrınız ve Bakanlığımız bütçesine vereceğiniz destek için sizlere şimdiden teşekkür ediyor, hepinizi şahsım ve Millî Savunma Bakanlığı mensupları adına saygıyla selamlıyorum.”