Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi tarafından düzenlenen “Siber Güvenlik Haftası Açılışı ve Uluslararası Siber Savaş ve Güvenlik Konferansı” Ankara’da yapıldı.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir Konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye’de insansız hava araçları ve insansız sistemler konusunda ortaya konan başarıların aslında kendilerini bir kesişim noktasına götürdüğünü söyledi.
“Düne baktığımızda ok ve kılıç dedik. İnsanların savaştığı bir sistemde yarın otonom sistemler derken robotikler, hümanoidlerin savaştığı veya belki bu savaşın kanlı değil, dijital ortamda onları yönlendirmek, onlara hakim olmak gibi bir boyuta taşındığı günleri görmek üzereyiz.” diyen Prof. Dr. İsmail Demir, şöyle devam etti:
“Tabii Teknolojiyle birlikte, savaşın değişen doğasında bütün bunları çok detaylı düşünmemiz lazım. Devletler birbirlerine hükmedebilmek için ekonomi, sağlık, enerji, gıda, doğal kaynaklar, telekomünikasyon gibi önemli ve kritik alanlarda mücadele etmekteler. Bu mücadele ekonomik üstünlüğe, bazen fiziksel üstünlüğe ve nihayetinde dünyada söz sahibi olmaya ve güçlü olmaya doğru giden mücadelenin bir parçası. Örneğin ekonomi alanında finans sektörünün işleyişinin büyük bir kısmı bankalar üzerinden gerçekleştirilmekte; artık fiziksel paradan, dijital paraya geçtik. Sağlıkta tedaviye ilişkin bütün veriler dijital ortamda saklanıyor. Elektrik altyapısından her gün kullanılan raylı sistemlere; doğal gaz boru hatlarına, veri ileten fiber kablolara, nükleer santrallerden toplum yaşantısının çeşitli alanlarına uzanan muhtelif uygulamalara kadar her ortamda siber saldırıya maruz kalınabilecek unsurların devrede olduğunu çok net görüyoruz. Bu hedeflere yönelik yapılan saldırılarla şehirler elektriksiz, susuz doğal gazsız kalabilirler. Hastaların verileri çalınıp, toplumumuzun belirli unsurlarıyla ilgili hassasiyetleri ele geçirilebilir ve mesela siber saldırıyla oluşan zararlardan acaba bir insan öldürülebilir mi diye sorduğumuzda Almanya’da kaydedilmiş bir vaka da hastaneye yapılan bir siber saldırı sırasında çeşitli sistemlere erişimde sorunlar yaşandığı için bir hastanın vefatı kayda geçiyor. Belki bu da yine siber saldırının yolu yol açtığı bir ölüm olarak tarihte yerini aldı. Soğuk Savaş Dönemi’nde 1980’li yıllarda geliştirilen bir zararlı yazılım etkisiyle Sibirya Doğal Gaz Boru Hattı’nda meydana gelen patlama, nükleer olmayan en büyük patlama olarak tarihe geçti. Bu ilk saldırıdan günümüze kadar pek çok siber saldırı gerçekleştirilmiş olup bunlardan dolayı pek çok zarar meydana gelmiştir.”
Prof. Dr. İsmail Demir, bugüne bakıldığında Türkiye’nin de çeşitli şekilde siber saldırılara maruz kaldığını ifade etti.
“Savunma sanayi esasında, mesela bir yeni nesil savaş uçağı veya uçak gemisi için harekât ortamında düşman unsurlarca atılacak bir füzeyle ilgili hepimiz çok yakın ve net bir tehdit değerlendirmesi yapıyoruz.” diyen Prof. Dr. Demir, ancak burada belki de daha büyük bir tehdidin, yapılacak bir siber saldırıyla bu platformun, bu sistemin tamamen işlevsiz hale getirilmesi veya belki de tahrip edilmesi olabileceğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Demir şöyle dedi:
“Demek ki bugüne baktığımızda aslında bir modern uçak veya bir modern gemi, bir anlamda uçan veya yüzen bilgisayar konumundalar. Onların maruz kaldığı tehditler sıralamasında siber tehdidi asla ve kata göz ardı edemeyiz. Bu da savunmanın çok önemli bir parçası. Demek ki artık konvansiyonel tehditler ötesinde bu siber tedbirlere de bakmamız lazım. Bu açıdan da dünyada artık siber orduların oluşturulduğu bir dönemdeyiz. NATO siber ordu konusunda, siber hassasiyet konusunda özel birimler oluşturup özellikle bu konuda ittifakın da tedbir alması üzerine çok ciddi çalışmalarda bulunuyor.”
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, “SiberSavaş”ın savaş konseptleri içinde yeni bir kavram olduğunu ifade ederek, “Ama ne yasal? Ne değil? Hangisi savaş unsuru? Hangi saldırıya nasıl karşılık vereceksiniz? gibi konular da şu anda ülkelerin çalıştığı konular arasında.” diye konuştu.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, siber savaşların bir diğer özelliğinin de uzaktan, çok az kaynak ve insan kullanılarak yapılabilmesi hatta bazen diğer savaşlara nazaran çok küçük bir kaynakla çok büyük zararlar verebilmesi ve “ışık hızında gerçekleştirilen bu saldırıların” bazen kaynağının bile bulunmasının mümkün olmadığına dikkat çekti.
Teknolojinin sürekli bir devinim hâlinde ve hâlâ değişip gelişmeye açık olduğunu belirten Prof. Dr. Demir, “Ancak, asıl önemli olan bu değişimlere adapte olabilmek, teknolojiyi yakalayabilmek.” dedi.
Prof. Dr. İsmail Demir şöyle devam etti:
“Teknolojik ilerlemeler hızla devam ederken, geleceğin teknolojileri olarak öne çıkan en önemli unsur Kuantum bilişim, yapay zekâ, otonom araçlar, 5G, 6G teknolojilerinde dünya ile eş zamanlı olarak çalışmalar yapabilmek ki bu çalışmaların yapılmasının gerekliliğini ne kadar vurgulasak az. Biz yapay zekâ dediğimizde, siber güvenlik dediğimizde bunun altyapısıyla ilgili ciddi çalışmalar yapmazsak sadece konuşuruz Kümelenmenin de aslında kurulmasının temelinde böyle bir mantık yatıyor.”
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, “Firmalarımız bir araya gelsinler, Türkiye için çözümler üretsinler ve Türkiye’de bu alanda çok daha ileri konulara gelelim.” dedi.
Prof. Dr. İsmail Demir şunları söyledi:
“Saldırılar artarken siber savaş ortamının gelecekte daha da gelişmesi, özellikle enter konnekte sistemlerde artık otonom sistemlerin, kablosuz iletişim ağlarıyla birbirine bağlanan sistemlerin hem yazılım hem de ihmal edilmemesi gereken donanım anlamında açıklarının olmaması, bu konuda her türlü tedbirin alınması savunmacı olmak kadar saldırıyı bilmek konusunda da uzman olunmasının önemini ne kadar vurgulasak azdır. Ülkemiz dünya üzerinde konum itibarıyla son derece jeostratejik ve jeopolitik bir öneme sahip ve bu kıtaların geçiş noktasında bulunan ülkemizin yine siber saldırılar anlamında da bayağı büyük oranda saldırıya maruz kaldığı da bir gerçek. Türkiye’nin bir enerji habı olması konuşulduğunda, çeşitli atılımları konuşulduğunda Türkiye’nin siber saldırılar anlamında da daha fazla ilgi çekmesi ve hedef olmasının da beklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda dediğim gibi savunmacı olmak kadar caydırıcı olacak bir saldırı gücüne de sahip olmanın önemi açıktır.”