Türkiye’nin savunma sanayi ürünü ihracatı yaptığı ülke sayısı 175’e yükseldi.
SAHA İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, Türkiye’nin dünyada en fazla sayıda ülkeye savunma ihracatı yapan ülke konumuna geldiğini söyledi.
Keleş, “Pandemi koşullarına rağmen 3 milyar dolar hedefinin yakalanmış olması ve tabii daha son ayların verileri henüz gelmemiş olmasına rağmen 2.9 milyar dolar civarlarına erişmiş olması çok önemli bir veri. Bu aynı zamanda grafiğin sürekli yukarı doğru olduğunun da bir göstergesi. Burada önemli olay savunma sanayiinin ihracatında herhangi bir ihracat gibi rakamsal boyutlardan ziyade veya ticari bir aktiviteden ziyade burada farklı faktörler de var. Yani; savunma sanayii ve bu savunma sanayiine ilişkin hususları değerlendirdiğimiz zaman ülkelerin hem siyasi anlamda hem uluslararası düzeyde kurgulanan oyunların anlaşılması anlamında hem bir takım uzun soluklu ilişkiler geliştirerek kendi iklim coğrafyamızı yaratma anlamında çok fazla etkileri olan bir ihracat kalemi” dedi.
İhracat rakamlarından ve savunma sanayii ihracatının öneminden bahseden Keleş, sözlerine şu şekilde devam etti:
“175 ülkeye ihracat yaptığımız söylendi. Bu çok büyük bir rakam. Değişik kalemlerde olabilir, değişik boyutlarda olabilir ama bu savunma sanayii sektörü olarak küresel düzeyde bir oyuncu olma yoluna girdiğimizin de bir göstergesi. Şimdi burada herhangi bir ülke ile savunma sanayiinde bir ihracat ilişkisi geliştirdiğimiz zaman bu arkasından askeri güçlerin yani bizim silahlı kuvvetlerimizle o ülkenin silahlı kuvvetlerinin entegrasyonunu, eğitimi getiriyor ve arkasından MRO gayretleri için bu ticaretin devamını gerektiriyor. Dolayısıyla bu uzun bir süreç.”
Keleş, savunma sanayii ihracatının diğer alanlarda yapılan ihracattan farklı nitelikte olduğunu belirterek, savunma ihracatının uluslararası ilişkileri kalıcı kıldığının, ülkenin paydaşlarını arttırdığının ve bu ilişkilerin uzun soluklu olması açısından kıymetli olduğunun altını çizdi.
Keleş, “Beraberinde uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi veya değişik alanlarda o ülkelerle değişik ilişkilerin geliştirilmesi. Bu sadece güvenlik boyutunda da değil diğer alanlarda da değişik ilişkilerin geliştirilmesi için de bir kalıcı zemin oluşturuyor. Yani herhangi bir ticari ürünü bir ülkeye satarsınız, yarın bir başkası 10 kuruş daha ucuza satar, sizin pazarınızı elinizden alabilir. Burada ilişkiler öyle değil, bir sistem sattığınız zaman onun ömür devri aşağı yukarı 40 yıl sürüyor. O ömür devir süresince siz, onunla sürekli irtibat halinde oluyorsunuz. Bu, hem uluslararası ilişkilerin daha kalıcı kılınması açısından hem ülkenin paydaşlarının sayısının arttırılması açısından ve bunların da uzun soluklu olmasını sağlaması açısından çok kıymetli” ifadelerini kullandı.
“Kendi geliştirdiğimiz sistemleri kendi coğrafyamızda denemeniz ve burada ülkeniz yararına somut sonuçlar elde etmeniz, bu anlamda ihracatta da önünüzü açan kalemler oluyor.” diyen Keleş, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Mesela; İHA’lar, SİHA’lar buna çok açık bir örnek. Şu anda 15 tane ülkeye ihracat yapıldı daha ihracat yapılacak başka ülkeler de var. Hatta bu yönüyle en fazla ihracat yapılan ülke sayısına erişmiş durumdayız. Bizim bu anlamda rakip gördüğümüz Amerika, Çin, İsrail gibi ülkelere rağmen böyle bir rakam yakalamış durumdayız. Bunu devam ettirmeliyiz. Bu aynı zamanda savunma sanayii denildiği zaman ülkenin aslında savunma sanayii değil ülkenin endüstriyel ve teknolojik alt yapısının savunma ürünlerine dönüşmüş halidir. Dolayısıyla bizim burada aslında önemsediğimiz, odaklandığımız bu alan aslında ülkenin teknolojik ve endüstriyel üretim kapasitesi. Gelişmişlik düzeyini de biz tanımlamış oluyoruz. Dolayısıyla bu alandaki yetkinlikleri farklı alanlara evrilerek burada yeni ihracat kalemleri üretilmesi ve bu yönüyle bir çıkış yakalanması çok önemli.”
“Dünyada hiçbir ülke sadece kendi silahlı kuvvetlerine bir şey üreterek savunma sanayiisini yaşatma imkânına sahip değil. Buna dünyanın en büyük orduları da dahil. Onun için mutlaka biz geliştirmiş olduğumuz bu sistemleri en hızlı şekilde ve en yüksek kotada ihraç etmek zorundayız” ifadelerini kullanarak ihracatın öneminin altını çizen Keleş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun alt yapılarının oluşturmak zorundayız ki sürdürülebilir olsun artı yeni sistemler için de kaynak yaratılabilir olsun, motivasyon yaratılabilir olsun. Onun için bu yönüyle o çalışmalar çok kıymetli çalışmalar Buralardan çok daha güzel neticeler çıkarmayı hedefliyoruz. Savunma Sanayii Başkanlığımız bu anlamda bir strateji oluşturuyor. O oluşturulan stratejiyi de biz de SAHA İstanbul bünyesinde hayata geçirmek üzere bunları çalışıyor olacağız. Şu anda aşağı yukarı savunma sanayiinde ihracat cirolarını topladığınız zaman Türkiye’nin savunma sanayii ihracatının büyük rakamını oluşturan şirketlerin aşağı yukarı %90’ı SAHA İstanbul üyesi. Dolayısıyla biz burada Savunma Sanayii Başkanlığımızın bu hedeflerini SAHA’da ete kemiğe büründüren bir mekanizma olarak bize de çok ciddi görevler düşüyor. Biz de kendi ödevimizi o anlamda çalışıyoruz.”