Askeri teknolojiler ile ilgili birçok insanın yanlış düşündüğü bir konu hava savaşları. Aslında nedeni basit, anlatılan hikâyeler, yayınlanan belgeseller, çekilen filmler bu algıyı oluşturuyor. Hangi algıyı ? “İt Dalaşı” algısını…
İnsanlar tüm bunlar yüzünden 21. yüzyılda hala hava savaşlarının it dalaşı şeklinde, düşmanın arkasına geçip dibine kadar girip top mermisi ile avlandığını, kaçmak ve kovalamak üzerine bir savaş ortamı olduğunu düşünüyor. Bu yanlış bir düşüncedir. Bir uçağın önde bir diğerinin arkada birbirlerini kovaladıkları dönem artık geride kalmaya yüz tutmuştur.
İkinci dünya savaşı bitmiştir, soğuk savaş dönemi başlayıp bitmiştir, it dalaşı dediğimiz savaş türü artık şu zamanlar için bitmiş gibi bir şeydir. Aktif olarak savaş alanlarında unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak şu da bir gerçektir ki yine gelişen teknoloji ile birlikte ‘ Stealth ‘ yani radarda düşük görünürlük özelliği olan uçaklar artık her geçen gün daha da kendini göstermektedir. İki stealth kabiliyetli uçağın birbirini uzak mesafelerden göremeyeceğini hesaba katarsak, gelecek 5-10 senelik bir zaman diliminde belki de it dalaşı mecburi olarak yine hava savaşının ana unsuru olabilir. (Başta ne demiştin de şimdi ne diyorsun gibi bir yanlış anlaşılma olmaması için belirteyim: Bu makale “Günümüzü” ele almaktadır. 5-10-20 sene sonra olayın nereye geleceğini bilemeyiz. Ancak günümüzde yalnızca ABD’nin Stealth kabiliyetini aktif olarak kullanma becerisi olduğunu düşünürsek başta belirttiğim “it dalaşı” meselesine bir açıklık getirebiliriz.)
Günümüzde askeri araçlar bombalar füzeler uçaklar ve daha birçok şey teknolojinin geldiği son noktayı kullanmaktadır. Yüzlerce kilometre uzaktan atılan bir füzenin bir başka füzeyi veya uçağı vurduğu, binlerce kilometre öteden bir yerleşim yerinin veya bir askeri üssün vurulabildiği bir devirdeyiz. Teknoloji askeri alanda da bu kadar kullanıldığına göre hava savaşlarının da takdir edersiniz ki kendini yenilemesi, farklı şekillerde farklı ortamlarda farklı silahlar ve araç gereçler kullanılarak harp edilmesi işten bile değildir.
İşte bu çerçevede çoğu kişinin zannettiğinin aksine savaş uçaklarında artık çeviklik, çabukluk, manevra kabiliyeti eski önemini yitirmiştir. Günümüzde hava savaşları 600+ kilometrelik mesafelerden düşmanı takip edip, 100-150 kilometre öteden füze ateşlemek şeklinde yapılmaktadır. Bu bağlamda da zaten mantık olarak da çeviklik maksimum hız gibi dinamiklerden ziyade radar gelişmişliği, radarlardan saklanabilme özelliği, elektronik harp yeteneği, uzun menzilli silahlar kullanabilme becerisi gibi hususlar bir savaş uçağı için çok daha önemlidir.
F-35 ile it dalaşı yapacağımızı zannedenler için bir parantez açayım. Günümüz hava savaşları yukarıda bahsettiğim mesafelerde bahsettiğim şekilde gerçekleşmektedir. F-35 de olası bir hava savaşında bu şekilde savaşmak için geliştirilmiştir. Radarı çok gelişmiştir dolayısıyla düşmanını çok çok uzaklardan tespit edebilir. Kendisi ise radarda düşük görünürlüklüdür yani kolay kolay tespit edilemez. Manevra kabiliyetinin Su-35 den veya F-16 dan düşük olması veya maksimum hızının düşük olması it dalaşında F-16 ya üstünlük sağlayamaması F-35 için çok büyük bir eksiklik değildir. (Çünkü gerçek bir savaşta F-16 daha F-35’i radarında göremeden F-35 çoktan füzesini ateşlemiş, o füze yolu yarılamış olur. Dolayısıyla yakın angajman söz konusu bile değildir.) Hatta bir sıralama yapacak olsak Yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü maksimum hız ve manevra kabiliyeti artık günümüzde en son bakılan, en az önemli özelliklerdir. – “Maksimum hız ve Manevra kabiliyeti önemsizdir” demiyorum, “diğer özelliklere bakarak, onlara göre daha önemsizdir” diyorum.-
Günümüz teknolojisi ile atılan füzeler her türlü zorluğa, engele, hedefi tarafından gösterilen mukavemete rağmen, kaçınma manevraları ve Chaff/Flare’lara rağmen hedefini bir şekilde bulması için geliştirilmiştir ve bunun için geliştirilmeye devam etmektedirler. Yani 150 km öteden füze atıp tutturmak evet her zaman gerçekleşecek bir iş değildir ama ilgili bilim insanları bunun üzerine çalışmaktadırlar.
(KS-172 (AWACS Killer)
Standart Menzili +200 KM. Atış irtifasına bağlı olarak 400 km ye kadar ulaşabildiği belirtiliyor.)
Peki füzelerden kaçmak mümkün müdür? Mümkün değil midir? Mümkünse nasıl mümkün olur? Bunları yarın yazının ikinci bölümünde anlatacağım.
Abdullah BEKCİ – #SavaşanŞahin