Türklerin kullandığı geleneksel pusatları tanıtmayı amaçlayan Türkpusat Geleneksel Savaş Pusatları Müzesini gezdik.
Başta okçuluk olmak üzere Türk savaş sanatının inceliklerine dair bilgi edinilmesini mümkün kılan Türkpusat Geleneksel Savaş Pusatları Müzesi, ziyaretçilerin tarihi yaşamasını, tarihe dokunmasını ve hissetmesini amaçlıyor.
Müzede uzman atölye ekiplerince orijinal örneklerine birebir uygun olarak üretilen geleneksel silahlarla ziyaretçilere dokunarak tarihi süreci algılama fırsatı tanınıyor.
Müzede Roma ve Türk tarihine ışık tutan ok ucu, yay, zihgir, menzil ve savaş oku, kılıç, hançer, kalkan, balta, mızrak, zırh, teber, siper ve kaftanlar sergilenirken ziyaretçilere bu malzemelerin imalat aşamaları ve kullanım yöntemlerine dair bilgi edinme imkanı da sunuluyor.
Koleksiyon içeriği her geçen gün daha da artan müzede çeşit ve dönemlendirme açısından en kapsamlı olarak ok ucu koleksiyonu bulunuyor.
Türkpusat Geleneksel Savaş Pusatları Müzesi Müdürü Mustafa Boran ile konuştuk.
15 Haziran 2019’da Muhittin Uyanık tarafından özel müze statüsünde kurulduğunu belirten Boran, müzede Türk tarihinin farklı dönemlerinden ve coğrafyalarından birçok eser olduğunu söyledi.
Silah sözcüğünün Arapça olduğunu, Türkçe karşılığının “Pusat” olduğunu söyleyen Boran, “Bizim geleneğimizde 4 tip geleneksel silah olduğuna inanılır. Esliha-i Dâribe dediğimiz vurucu silahlardır. Topuz, gürz, bozdoğan bu gruba girer. Esliha-i Câriha dediğimiz kesici silahlar kılıç, teber, hançer gibi, Esliha-i Râmiye dediğimiz atıcı silahlar ok, yay bu gruptadır. Esliha-i Nâfize dediğimiz delici silahlar gönder, cıda ve mızrakta bu gruba girer” dedi.
Müzede ayrıca pusatların tarihsel sürecini, kullanım yöntemlerini, imalat aşamaları ile sanat ve edebiyata olan etkilerini de anlattıklarını vurgulayan Türkpusat Geleneksel Savaş Pusatları Müzesi Müdürü Boran, “Silahlar sadece savaş aracı değildir aynı zamanda sanatsal bir yönü vardır. Bizim geleneğimizde de ok uçlarından mızraklara; kılıçlardan teberlere bütün pusatlarda bir estetik katma sanatsal özellik katma geleneği vardır” diye konuştu.
Müzede pusatların imalat aşamalarını da anlattıklarını dile getiren Boran, okçuluktan geçmiş birçok sözcük, atasözü ve deyim olduğunu dile getirerek, “Çile çekmek deyimi okçuluktan dilimize geçer. Yayın ip kısmı ipekten yapılır, at kuyrukları örülerek yapılır. Bunun ismi çiledir. Ok atarken çile çekersiniz, çile çekmek deyimi de dilimize buradan geçmiştir” ifadelerini kullandı.
Evrensel müzecilik anlayışını benimsediklerini söyleyen Boran, “Bu doğrultuda artık yani klasik müzecilikte Türkiye’de birçok klasik müzecilik anlayışını benimseyen müzelerde koleksiyon toplanır ve sergilenir ama evrensel müzecilik anlayışında bu işlevlere yani topluma ve sergileme işlevlerine ek olarak iletişim ve eğitim işlevleri de öne çıkarılır. Toplumla iletişim kurmak, toplumu eğitmek amacı iletişim ve eğitim fonksiyonlarında öne çıkar. O yüzden biz gelen ziyaretçilerimiz koleksiyona dokunmalarını ve hissetmelerini amaçlıyoruz. Bunun için orijinal örneğine birebir uygun olarak yapılan replikalara insanlar dokunabiliyor, o kılıcı ellerine aldıklarında onun ağırlığını hissedip o dönemin asker psikolojisini daha iyi anlayabiliyorlar. Bu dokunabilir müzecilik anlayışıdır ve bizde bu müzecilik anlayışını benimsiyoruz, toplumla iletişim kurmayı amaçlıyoruz” dedi.
Müzeye ilişkin daha detaylı bilgi için https://www.turkpusat.com.tr/turkpusat_brosur.pdf